1 Ocak 2015 Perşembe

I. MEHMET (ÇELEBİ MEHMET)



I. MEHMET

Beşinci Osmanlı Sultânı


Babası: I. Bayezit (Yıldırım Bayezit)
Annesi: Devlet Hâtun
Doğum Târihi: 1382
Vefât Târihi: 26 Mayıs 1421
Saltanat Müddeti: 1413- 1421
Türbesi: Bursa’dadır.


Doğum târihini 1375, 1379, 1382, 1386, 1390, 1391 gösteren kaynaklar da bulunmaktadır; ama târihçiler doğumu için kesin kaynakla târih bulunmadığını kabul ederler. Arap ve Bizans târihlerinde "Kirişçi" veya "Kiri" olarak lâkap verilmiştir. Bunların çeşitli kaynaklarda değişik açıklamaları bulunur. Yay yapma özellikle yayın tutturulduğu ve çekildiği sert ipten kiriş yapma sanatını öğrenmiş olması, gençliğinde güreşçilik yapması, gençliğinde kendinin öldürülmesinden korkup bir kirişçinin yanında çıraklık yapması, gençliğinde yay kirişi ile boğulmak istenmesi şeklinde açıklamalar yapılmıştır.


Ankara Savaşı'ndan Önceki Yaşamı

Çelebi sözcüğünün; okuma yazma bilen, medrese veya eşit tahsilli kişiler için kullanıldığı bilinmektedir. Tahsîlini Bursa ve Edirne sarayılarnda tamamladı. Hocaları Amasyalı Sofi Bayezid * ile Tokatlı Bicaroğlu Hamza idi.

Yıldırım Bayezit 1391'de Canik Seferi'ne oğullarını yanında götürmüş ve bunlar arasında Mehmet Çelebi de bulunmuştur. Bu sefer sırasında Amasya Emîri, Sivas Sultânı Kadı Burhâneddîn'in saldırılarına fazla karşı koyamayacağını anlamış ve Amasya kentini Osmanlılara terk etmiştir. Kenti teslim almak için Yıldırım, oğlu Mehmet Çelebi komutasında bir orduyu Amasya'ya gönderdi. Bu genç şehzâde çok yetenekli ve olgun bir şekilde kent yönetimini eline alarak âsâyişi sağladı. Bu muvaffakiyetinden dolayı babası onu Amasya Sancakbeyi olarak atadı.

1391 ile 1402 arasında bu görevde bulundu ve bu sırada devlet işlerini öğrendi. Amasya o zamanki Osmanlı Devleti’nin doğu sınırında Rûmiye-i Suğra Eyâleti (Amasya-Tokat-Sivas bölgesi)’nin merkezi olarak çok öneme hâizdi. Bu görevi sırasında babasının Anadolu Seferleri’ne sancakbeyi olarak eyâlet askeri ile katıldı. Bu seferlerde çok kere Mehmet Çelebi Osmanlı Ordusu’nun artçı/yedek güçleri komutanlığını da yüklendi. 1402’de Yıldırım Bayezit'in Timur'a karşı seferine de böylece katılmış ve Ankara Savaşı'nda yine artçı kuvvetler komutanlığını üstlenmiştir. Bu görev nedeni ile Ankara Savaşı bozgunundan az kayıpla ve ilk önce kurtulanlar arasındaydı.


Fetret Devri

1403'te Ankara Savaşı sonucu babası Yıldırım Bayezit, Timur'a yenik ve esir düştükten sonra Osmanlı Devleti 11 yıl süren bir Fetret Dönemi geçirdi. Bu devirde Yıldırım Bayezit'in oğulları Emir Süleyman, Îsâ Çelebi, Mûsâ Çelebi ve Çelebi Mehmet taht savaşlarına giriştiler. Çelebi Mehmet 1403 ile 1413 arasında Timur yüksek egemenliği altında Amasya’da, Amasya-Tokat-Sivas (Rûmiye-i Suğra) Emirliği yaptı.

Kardeşler arasında çeşitli savaşlardan sonra en nihâyet 1413’te Çelebi Mehmet kardeşi Mûsâ Çelebi'yi Vize Savaşı ve Çamurlu Derbend Savaşı'nda yenerek tek başına Osmanlı Devleti idâresini alarak Fetret Devri'ni kapattı.

Kardeşi Mûsâ Çelebi ile savaşırken Karamanoğlu II. Mehmed Bey Bursa'yı kuşatmış, Bursa şehri büyük bir yangın geçirmiş, fakat Bursa Subaşısı İvaz Paşa kazdırılan lâğımları ateşe vererek kuşatmayı kırmıştı.


Tek Pâdişah Olarak Saltanâtı

Sultan Mehmet Çelebi, 1413'ten sonra tek pâdişah olarak hüküm sürdü. Fetret Devri’ni bitiren ve Osmanlı Devleti’ni tekrar eski gücüne kavuşturan sultan olduğundan Osmanlı Devleti'nin ikinci kurucusu diye de anılmaktadır.

Tek pâdişah olarak Sultan Mehmet Çelebi önce, Mûsâ Çelebi tarafından etrâfına büyük duvarlar inşâ ettirilmiş olan, Edirne Sarayı'nda kaldı. Burada kendini kutlamaya gelen yabancı elçileri kabul etti ve devletin üst kademelerine kendi görüşüne uygun atamalarda bulundu. Şeyh Bedreddin şeyhülislamlıktan atılıp âilesiyle İznik'e sürüldü ve yerine Sünnî ulemânın seçtiği bir kişi getirildi. Mihaloğlu II. Mehmed Bey de Anadolu'ya sürgüne gönderildi. Mûsâ Çelebi tarafından Bizans'tan alınan Selânik ve Konstantinopolis yakınlarındaki bölgeler tekrar Bizans'a geri verildi.

Sonra Anadolu Seferi’ne çıktı. Önce yangın ve kuşatmadan kurtulmuş olan devletin birinci başkenti Bursa'ya uğradı. Sonra Ege sâhillerine yürüdü. Ayaklanan İzmiroğlu Cüneyd Bey'i sindirerek Ayasuluk (Selçuk) Kalesi’ni aldı. İzmir Kalesi’ni orada bulunan Sen Jan Şövalyeleri’yle yaptığı görüşmeler sonunda Osmanlı Devleti’ne kattı. Sen Jan Şövalyelerine Bodrum'da yeni bir kale yapmaları için izin verdi. Menteşe Beyliği arâzilerinin çoğunu tekrar Osmanlı Devleti’ne kattı. 1414 ve 1415'te Göller Bölgesi'ne yöneldi. Karamanoğulları eline geçmiş olan eski Hâmidoğulları Beyliği şehirlerini (Eğirdir, Akşehir, Beyşehir) ve arâzilerini Osmanlı Devleti’ne kattı.

Sonra 1413’te iki yıl önce Bursa'ya yürümüş olan kendi kuzeni olan Karamanoğlu II. Mehmed Bey üzerine giderek Karamanoğullarıyla Konya Ovası'nda savaştı; onu yendi; Konya'yı kuşattı. Kuzenini oğlu Mustafa Çelebi ile berâber esir aldı. Yine de onların canlarını bağışladı. Karamanoğlu II. Mehmed Bey'le bir barış imzâladı. Sonradan Karamanoğlu kurnazlığını göstermek için yapılan karşı propagandalara göre II. Mehmed Bey barış yemîni verirken elini elbisesi içinde sakladığı bir canlı güvercin üzerine koymuş ve sonradan bu kuşu âzâd ederek yaptığı yemîni geçersiz saymış olduğu hikâyesi târihlere geçmiştir. Bu barışla birlikte Karamanoğlu'na Eskişehir, Kırşehir, Beyşehir, Sivrihisar ve Niğde'yi verip, hil’at giydirip, sancak verdi.

Karaman Seferi’nden dönerken Sultan Mehmet Çelebi Ankara'da rahatsızlık geçirdi ve Germiyanoğlu Yâkub Bey'in hekimi Mevlânâ Sinan (şâir Şeyhî) tarafından tedâvî edildi ve Şeyhî'yi ödüllendirdi. Şeyhî bu tedâvînin ve ödüllendirmenin sonuçları olarak başından geçenleri Harnâme adındaki ünlü mesnevîsinde değiştirerek hikâye ettiği bilinmektedir.

Sultan Mehmet Çelebi buradan Edirne'ye geri döndü. 1416’da Rumeli Seferi’ne çıktı. Arnavutluk'taki soylular Fetret Dönemi’nde orada bulunan Osmanlı birliklerini bölgelerinden çıkartmışlardı. Mehmet oradaki Osmanlıların durumunu sâhilde Avlonya ve denizden içerilerde Akçahisar kalelerini eline geçirerek güçlendirdi. Mora'ya akıncılar gönderdi. Mûsâ Çelebi'ye destek sağlamış olan Eflak Prensi Mircea (1386-1418) üzerine gitti. Tuna Nehri’ni aşarak Orta Macaristan yollarını kontrol eden ve Osmanlılar tarafından Yergöğü adıyla anılan Eflak şehrinde (Giurgiu) çok korunaklı bir hisar yaptırdı. Bu sefer sonunda Eflak Prensi Mircea, yine Yıldırım Bayezit zamânında olduğu gibi, Eflak’ın Osmanlıların bağımlı bir devleti olmayı kabul etti. Dobruca'nın tamâmen Osmanlı eline geçmesini sağladı. Buralara gözünü dikmiş olan Macar Kralı'na gözdağı vermek için Erdel (Transilvanya) ve Macaristan'a akıncılar gönderdi. Bosna'ya her yıl akıncılar gönderdi ve böylece oradaki toprak sâhibi soylular Osmanlı etkisine girdi ve sonunda Bosna Kralı II. Tvrtko Osmanlılara bağımlı devlet olmayı resmen kabul etti.

Buradan tekrar Anadolu'ya geçip Candar Samsun üzerine yürüdü. İsfendiyaroğulları Timur'dan Kastamonu, Safranbolu ve etrâfındaki bölgeleri almışlar ve Karamanoğulları ile Osmanlılar aleyhine müttefiklik kurmuşlardı. Mehmet bu bölgeleri ve Samsun'u tekrar Osmanlı yönetimi altına aldı. Bu havâlîde oturan, Timur'dan kalan Tatarları ve Türkmenleri Rumeli'de Filibe civârına Tatar Pazarı merkezli bir bölgeye sürdü.

Sultan Mehmet Çelebi'nin pâdişahlık döneminde Gelibolu'da ilk Osmanlı Donanması kuruldu. Bu ufak donanma Çalı Bey komutasında 1416’nın ilkbaharında Ege Denizi'nde Osmanlı ticâret gemilerine devamlı hücum eden Hıristiyan Naksos Dükü'ne karşı gönderildi. Fakat filo birden rota değiştirip Trabzon'dan emtia ile geri dönmekte olan Venedik ticâret gemilerini tâkibe girişti. Ticâret gemileri Venedik'in Ege'de üssü olan Negroponte (Eğriboz)'a kaçmayı başardılar. Osmanlı Donanması bu limana hücum ettiyse de sonuç alamadı. Bu sırada Pietro Loredan komutasındaki Venedik Donanması yakınlarda bulunmaktaydı ve bu filo Çalı Bey'in filosunu Gelibolu'ya kadar tâkibe geçti. 29 Mayıs sabâhı Osmanlı Donanması ile Venedik Donanması Çanakkale önünde iki devlet arasındaki ilk deniz savaşını başlattılar. Bu savaş öğleden sonra 2'ye kadar sürdü ve Venediklilerin gâlibiyeti ile sona erdi. Venedik Donanması yeni Osmanlı Donaması’nın bütün gemilerini tahrip etti; yalnız altı kadırga ve dokuz kalyot Venediklilere teslim olmuştu. Venedikliler Çalı Bey ve tüm gemi reisleri dâhil Osmanlı denizcilerinin tümünü (Müslüman-Hıristiyan ayrımı yapmadan, esirler dâhil) öldürmüşlerdir. Venediklilerin bu hiç kıyımsız, hunhar tutumlarına neden Osmanlı Devleti’nin Ege Denizi üzerinde Venedik tekelini ortadan kaldırması korkuları ve bunu önleme çabaları olmuştur. Bunun sonucunda Osmanlı ve Venedik Devleti arasında ilk barış antlaşması yapılmıştır. 1417’de Sultan Mehmet Çelebi'nin bu anlaşmayı resmen imzâlamak için Venedik'e gönderdiği elçisi ve maiyyetinin Venedik'te masrafını devletin çektiği çok şaşaalı ve büyük bir törenle karşılanıp ağırlandıkları Venedik târihlerine geçmiştir.

1418-1419’da Sultan Mehmet Çelebi'yi uğraştıran sorun eski Simavna Kadısı ve Mûsâ Çelebi’nin Edirne'de hükümdarlığı sırasında şeyhülislamlık yapmış olan Şeyh Bedreddîn'in ve yardımcılarının isyânı olmuştur. Şeyh Bedreddîn âilesiyle İznik'e sürülmüştü. 1418’de buradan kaçıp önce Kastamonu'ya gitti; ama burada fikirleri tutunmamıştı. Sinop-Kırım-Eflak üzerinden Dobruca'da Deliorman'a gitti. Eflak Prensi Mircea'nın yerine geçen oğlu Mihail'in para ve asker desteğini sağladı. Burada yerleştirilmiş olan çoğu Alevî olan ve kendi radikal doktrinlerine fikirleri uyan Yörüklerden bir ordu toplamaya başladı ve isyan bayrağını açtı.

Bu sırada Şeyh Bedreddîn'in Anadolu'da halefi olarak geride bıraktığı Börklüce Mustafa, İzmir yakınlarında Karaburun Yarımadası'nda; Torlak Kemal ise Manisa'da asker toplayıp isyâna başlamışlardı. Vezîriâzam Amasyalı Bayezid Paşa * ve Manisa'da sancakbeyi olan Şehzâde Murat bunlar üzerine gönderildi. Amasyalı Bayezid Paşa Karaburun'da gâyet güçlü direniş gösteren Börklüce'yi mağlup etti ve Şehzâde Murat ise Torlak Kemal'in hakkından geldi. Bu iki isyancı da asılarak îdam edildiler. Fakat bu yörelerde Şeyh Bedreddîn'in fikir ve önerilerine devamlı inanan bulunmaya devam etti.

Oradan Rumeli'ye geçen Vezîriâzam Amasyalı Bayezid Paşa, Şeyh Bedreddîn üzerine gitti ve isyancılar çok direniş gösteremeden Şeyh Bedreddîn'i ele geçirdi. Serez'de yapılan bir yargılama sonucunda Şeyh Bedreddîn orada îdam edildi.

Sultan Mehmet Anadolu'ya yine dikkatini çekti. Saruhanoğulları (1415) ve Menteşeoğulları (1416) beylikleri daha önceden ortadan kaldırılmıştı. Sıra güneyde Antalya yörelerine Tekeoğullarına gelmişti ve buradaki beyliği de ortadan kaldırdı. Batı Anadolu'da sâdece Osmanlılara her zaman yardım etmiş Germiyanoğulları beylik olarak kaldı ama bu beyliğe âit Afyonkarahisar ve Kütahya şehirleri Osmanlı idâresine verildi.

Sultan Mehmet Çelebi'yi son ilgilendiren sorun ise Ankara Savaşı sonunda kaybolmuş olan kardeşi Mustafa Çelebi olduğunu iddiâ eden bir kişinin bu savaştan 18 yıl sonra ortaya çıkmasıydı. Birçok târihçinin gerçek Mustafa Çelebi olduğunu kabul ettiği; ama sonradan Osmanlı propagandası ile "Düzmece Mustafa" adı verilen bu kişi Venedikliler yardımıyla Tesalya ile Selânik'te kendini 1418’de Osmanlı Sultânı olarak îlan etti. Sultan Mehmet Çelebi Anadolu'da bulunduğu için ve sadrâzam ise Şeyh Bedreddin ile uğraşmakta iken Edirne'ye doğru yürüme imkânı buldu. Fakat Sultan Mehmet Çelebi hemen Trakya'ya geçip Mustafa üzerine yürümeye başladı ve Mustafa'nın ordusu bozulup eridi. Mustafa ise Bizanslılara sığınmak zorunda kaldı.

Sultan Mehmet Çelebi 26 Mayıs 1421’de Edirne'de bir sürek avı sırasında at sırtında felç oldu, düştü ve yaralandı. Ölüm döşeğinde Vezîriâzam Amasyalı Bayezid Paşa * ve vezirleri İvaz Paşa ve Çandarlı İbrâhim Paşa’yı çağırıp "Tez oğlum Murat’ı getirin. Ben bu döşekten kalkamam. Murat gelmeden ölürsem fitne çıkar. Tedârik görün, ölümümü gizleyin." vasiyetinde bulundu. En çok Selânik'te bulunan Düzmece Mustafa'dan çekinilerek, Amasya'da vâli olan Murat’ın Bursa'ya ulaşmasına kadar 42 gün ölüm haberi gizlendi. Osmanlı Pâdişahları arasında ölümü gizlenen ilk pâdişah o oldu. Durumundan kuşkuya düşen ve ayaklanmaları güçlükle önlenen askerleri yatıştırmak için askere geçit yaptırılıp, bu sırada mumyalanmış cesedine kaftan giydirilip, başına sarık konulup pencere önüne oturtulduğu kollarının oynatıldığı rivâyet edilir. II. Murat Bursa'ya gelip tahta çıkmasından sonra cenâzesi Edirne'den Bursa'ya götürülerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.


Karakteri

Orta boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, açık alınlı, kırmızı yanaklı, kara gözlü, çatık kaşlı, sık sakallı, geniş omuzlu olarak betimlenmiştir. Kuvvetli bir vücuda sâhipti. Gâyet hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini bile çekebilirdi. Yumuşaklığı, tatlı dili, sabrı ve iyilikseverliği anlatılmaktadır. Başında kullanmış olduğu sarık, altın işlemeli kavuğu ile gâyet güzel görünürdü. İçi kürklü ve yakası dik olan bir kaftan ve kızıl atlas üzerine altın bezekli dîbâ giyinirdi.

Osmanlı pâdişahlık sarayının bünyesi ve idâre şekilleri onun uygulamalarına dayanmaktadır. Sarayın haremine odalıklar, câriyeler alınması; ak hadım ve kara hadımlara saray idâresinin verilmesi; kilerci, odabaşı (*, **, ***, ****), hazînedar ve kapı ağası görevlerinin ilk uygulaması ve iç oğlanlarına serâser takke ve elbise giydirilmesi Sultan Mehmet Çelebi döneminde başlatılmıştır.

Pâdişahlığı süresince bizzat 24 savaşa katılan Mehmet Çelebi, bu savaşlarda kırk ikiye yakın kılıç, ok ve mızrak yarası aldı.

Sultan Mehmet Çelebi, Müslümanlara karşı göstermiş olduğu adâleti, aynı zamanda Hıristiyan topluluklara karşı da gösterirdi. İyi bir idâreci ve politikacıydı. Bizans İmparatoru II. Manuel ile yakından ilişkiler kurmuştu.

Fetret Devri'nden sonra Anadolu'daki beylikleri tekrar bir araya toplamayı başaran Sultan Mehmet Çelebi'ye Osmanlı İmparatorluğunun ikinci kurucusu gözüyle de bakılır.


Eserleri




Eşleri




Erkek Çocukları

Erkek çocuklarının sayısının on sekiz kadar olduğu bildirilmektedir. Adları bilinenler şunlardır:



Kız Çocukları

Dokuz kızından adları bilinenleri şunlardır:



Dönemin Sadrâzamları



Osmancıklı İmamzâde Halil Paşa: (1406-1413)

Çelebi Mehmet’in Anadolu birliğini yeniden sağlamasında önemli rol oynamış ve büyük başarılara imzâ atmıştır. ŞehzâdeMustafa, huruç ve kıyam ederek Selânik tarafından gelip Siroz’u işgal etmişti. Vezîriâzam maiyyetine aldığı bir kuvve-i mühime ile Siroz üzerine gitti. Fakat Şehzâde Mustafa Harbi'nde maktûlen vefât eylediğinden yerine Amasyalı Sonkuroğlu (Bayezid Paşa) vezîriâzam oldu.
Fetret Devri'nde Emir Süleyman Çelebi'ye önce kazaskerlik, sonra da Çandarlı Ali Paşa'nın ölümünden sonra kısa bir dönem vezirlik yapmıştır. Aslen Kırşehirli olup, babasının adı Bayezid’dir. Şerâfeddîn Yezdî'nin "Zafernâme"’sinde, Emir Süleyman tarafından, Ege Bölgesi’nde bulunduğu sırada (1402-1403) Timur'a elçi olarak gönderildiği belirtilmektedir. Hangi târihte vefât ettiği belli değildir.


Şah Melik Paşa

Şâzi isimli bir kişinin oğludur. I. Mehmet ve II. Murat devrinin önemli devlet adamlarındandır. Mûsâ Çelebi’nin Amasya’ya vâli olarak geldiğinde Şah Melik Bey ona lala olmuştur. Çelebi Sultan Mehmet’in güvenini kazanmış ve onunla birlikte Rumeli’nin fethine katılmıştır. Mûsâ Çelebi Edirne’de saltanâtını îlan ettiğinde Âşıkpaşazâde târihinden öğrenildiğine göre; ona vezir olmuş, ancak aralarında çıkan bir anlaşmazlık sonucunda Bizans’a kaçmış ve oradan da Çelebi Sultan Mehmet’in yanına gitmiştir. Târihçiler Şah Melik Paşa’nın I. Mehmet ile Bizans İmparatorluğu arasında elçilik yaptığından söz ederler. I. Mehmet devri boyunca ve II. Murat’ın ilk zamanlarında önemli devlet görevlerinde bulunmuştur. Edirne’de Kapıkule yolu üzerinde Gâzî Mihal Köprüsü yanında kendi adını taşıyan câmiyi yaptırmıştır. Bu câmi erken Osmanlı devri mîmârîsi ve çini sanatı yönünden de önemli bir yapıdır. Câminin olduğu yerde daha önce bir medrese olduğu ve ulemâdan Molla Hüsrev’in burada ders verdiği kaynaklardan anlaşılmıştır. Bu nedenle de câminin olduğu yere de Şahmelek Medresesi Mahallesi ismi verilmiştir. Edirne’nin çeşitli yerlerinde “Gâzî Şah Melek Odaları” yaptırmıştır. Ayrıca eşi Bezirci Hâtun adına da Edirne’de mescitler yaptırmıştır.


Amasyalı Bayezid Paşa* (1413-1421)

Babasının adı Yahşi’dir. Çelebi Sultan Mehmed Amasya’da sancakbeyi iken hizmetine girdi. Ankara Muhârebesi’nden sonra Osmanlı Şehzâdeleri arasında başlayan saltanat kavgalarında Çelebi Mehmet’i destekledi. Çelebi Mehmet’in Osmanlı tahtına geçmesinden sonra birincivezir oldu. Karamanoğlu üzerine yapılan bir seferde gösterdiği başarı üzerine vezîriâzamlık makâmına ilâve olarak Rumeli Beylerbeyliği de kendisine verildi. Şeyh Bedreddîn İsyânı’nın bastırılmasında önemli rol oynadı. II. Murat'ın tahta geçmesinden sonra da görevlerine devam etti. Bu sırada Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) İsyânı meydana geldi. Mustafa Çelebi, Bizans İmparatoru’nun da desteğiyle Rumeli’de durumu lehine çevirmeye başladı. Bunun üzerine II. Murat'ın emriyle, Bayezid Paşa Rumeli’ye geçerek Mustafa Çelebi üstüne yürüdü. İki kuvvet Sazlıdere Mevkii’nde karşılaştı. Fakat ilk temasta Bayezid Paşa kuvvetlerinin önce sağ kolu ve onu tâkiben sol kolu Mustafa Çelebi tarafına geçti. Bu vaziyet üzerine teslim olan Bayezid Paşa, Mustafa Çelebi’nin yanında bulunan İzmiroğlu Cüneyd Bey’in ısrarıyla öldürüldü. Kabri Sazlıdere’dedir. Torunları zamânımıza kadar gelmişlerdir. Muktedir bir devlet adamı olan Bayezid Paşa, Amasya’da câmi, imâret ve medrese inşâ ettirmiştir.
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapabilirsiniz.