I. MEHMET
Beşinci Osmanlı Sultânı
Doğum târihini
1375, 1379, 1382, 1386, 1390, 1391 gösteren kaynaklar da bulunmaktadır; ama târihçiler
doğumu için kesin kaynakla târih bulunmadığını kabul ederler. Arap ve Bizans târihlerinde "Kirişçi" veya "Kiri"
olarak lâkap verilmiştir. Bunların çeşitli kaynaklarda değişik açıklamaları
bulunur. Yay yapma özellikle yayın tutturulduğu ve çekildiği sert ipten kiriş
yapma sanatını öğrenmiş olması, gençliğinde güreşçilik yapması, gençliğinde
kendinin öldürülmesinden korkup bir kirişçinin yanında çıraklık yapması,
gençliğinde yay kirişi ile boğulmak istenmesi şeklinde açıklamalar yapılmıştır.
Ankara Savaşı'ndan Önceki Yaşamı
Çelebi sözcüğünün; okuma
yazma bilen, medrese veya eşit tahsilli kişiler için kullanıldığı bilinmektedir.
Tahsîlini Bursa
ve Edirne sarayılarnda
tamamladı. Hocaları Amasyalı Sofi Bayezid * ile Tokatlı Bicaroğlu Hamza idi.
Yıldırım Bayezit 1391'de Canik Seferi'ne oğullarını yanında götürmüş ve bunlar arasında Mehmet
Çelebi de bulunmuştur. Bu sefer sırasında Amasya Emîri, Sivas Sultânı Kadı Burhâneddîn'in saldırılarına fazla karşı koyamayacağını anlamış ve
Amasya kentini Osmanlılara terk etmiştir. Kenti teslim almak için Yıldırım, oğlu
Mehmet Çelebi komutasında bir orduyu Amasya'ya gönderdi. Bu genç şehzâde çok yetenekli ve
olgun bir şekilde kent yönetimini eline alarak âsâyişi sağladı. Bu
muvaffakiyetinden dolayı babası onu Amasya Sancakbeyi olarak atadı.
1391 ile 1402 arasında bu görevde
bulundu ve bu sırada devlet işlerini öğrendi. Amasya o zamanki Osmanlı Devleti’nin doğu sınırında uç Rûmiye-i Suğra Eyâleti (Amasya-Tokat-Sivas bölgesi)’nin merkezi olarak çok öneme hâizdi. Bu görevi
sırasında babasının Anadolu Seferleri’ne sancakbeyi olarak eyâlet askeri ile katıldı. Bu
seferlerde çok kere Mehmet Çelebi Osmanlı Ordusu’nun artçı/yedek güçleri komutanlığını da yüklendi. 1402’de Yıldırım Bayezit'in
Timur'a karşı seferine de böylece katılmış ve Ankara Savaşı'nda yine artçı kuvvetler
komutanlığını üstlenmiştir. Bu görev nedeni ile Ankara Savaşı bozgunundan az kayıpla ve ilk önce kurtulanlar arasındaydı.
Fetret Devri
1403'te Ankara Savaşı sonucu babası
Yıldırım Bayezit, Timur'a yenik ve esir düştükten sonra Osmanlı Devleti 11 yıl
süren bir Fetret Dönemi geçirdi. Bu devirde Yıldırım Bayezit'in
oğulları Emir Süleyman, Îsâ Çelebi, Mûsâ Çelebi
ve Çelebi Mehmet taht savaşlarına giriştiler. Çelebi Mehmet 1403 ile 1413 arasında
Timur yüksek egemenliği altında Amasya’da, Amasya-Tokat-Sivas (Rûmiye-i Suğra) Emirliği
yaptı.
Kardeşler arasında çeşitli savaşlardan
sonra en nihâyet 1413’te Çelebi Mehmet kardeşi Mûsâ Çelebi'yi Vize Savaşı ve Çamurlu Derbend Savaşı'nda yenerek tek başına Osmanlı Devleti idâresini alarak
Fetret Devri'ni
kapattı.
Kardeşi Mûsâ Çelebi ile savaşırken Karamanoğlu II. Mehmed Bey Bursa'yı kuşatmış, Bursa şehri büyük bir yangın geçirmiş, fakat Bursa
Subaşısı İvaz Paşa
kazdırılan lâğımları
ateşe vererek kuşatmayı kırmıştı.
Tek
Pâdişah Olarak Saltanâtı
Sultan Mehmet Çelebi, 1413'ten sonra tek pâdişah olarak hüküm sürdü. Fetret Devri’ni bitiren ve Osmanlı Devleti’ni tekrar eski
gücüne kavuşturan sultan olduğundan Osmanlı Devleti'nin ikinci kurucusu
diye de anılmaktadır.
Tek pâdişah olarak Sultan Mehmet Çelebi
önce, Mûsâ Çelebi
tarafından etrâfına büyük duvarlar inşâ ettirilmiş olan, Edirne Sarayı'nda kaldı. Burada kendini kutlamaya gelen yabancı elçileri kabul etti ve devletin üst kademelerine kendi görüşüne
uygun atamalarda bulundu. Şeyh Bedreddin şeyhülislamlıktan atılıp âilesiyle İznik'e sürüldü ve yerine Sünnî ulemânın seçtiği bir kişi getirildi. Mihaloğlu II. Mehmed Bey de Anadolu'ya sürgüne gönderildi. Mûsâ Çelebi tarafından Bizans'tan alınan Selânik ve Konstantinopolis yakınlarındaki bölgeler tekrar Bizans'a geri verildi.
Sonra Anadolu Seferi’ne çıktı. Önce yangın ve kuşatmadan kurtulmuş olan devletin birinci başkenti Bursa'ya uğradı. Sonra Ege sâhillerine
yürüdü. Ayaklanan İzmiroğlu Cüneyd Bey'i sindirerek Ayasuluk (Selçuk) Kalesi’ni aldı. İzmir Kalesi’ni orada bulunan Sen Jan Şövalyeleri’yle yaptığı görüşmeler sonunda Osmanlı Devleti’ne kattı.
Sen Jan Şövalyelerine Bodrum'da yeni bir kale yapmaları için izin
verdi. Menteşe Beyliği arâzilerinin
çoğunu tekrar Osmanlı Devleti’ne kattı. 1414 ve 1415'te Göller Bölgesi'ne yöneldi. Karamanoğulları eline geçmiş olan eski Hâmidoğulları Beyliği şehirlerini (Eğirdir, Akşehir, Beyşehir) ve arâzilerini Osmanlı Devleti’ne kattı.
Sonra 1413’te iki yıl önce Bursa'ya yürümüş olan kendi kuzeni olan Karamanoğlu II. Mehmed Bey üzerine giderek
Karamanoğullarıyla
Konya Ovası'nda
savaştı;
onu yendi; Konya'yı
kuşattı. Kuzenini oğlu Mustafa Çelebi ile berâber esir aldı. Yine de onların canlarını
bağışladı. Karamanoğlu II. Mehmed Bey'le bir barış imzâladı. Sonradan
Karamanoğlu kurnazlığını göstermek için yapılan karşı propagandalara göre II. Mehmed Bey barış yemîni verirken elini elbisesi
içinde sakladığı bir canlı güvercin üzerine koymuş ve sonradan bu kuşu âzâd
ederek yaptığı yemîni geçersiz saymış olduğu hikâyesi târihlere geçmiştir. Bu
barışla birlikte Karamanoğlu'na Eskişehir, Kırşehir, Beyşehir, Sivrihisar ve Niğde'yi verip, hil’at giydirip, sancak verdi.
Karaman Seferi’nden dönerken Sultan Mehmet Çelebi Ankara'da rahatsızlık geçirdi ve Germiyanoğlu Yâkub Bey'in hekimi Mevlânâ Sinan (şâir Şeyhî) tarafından tedâvî edildi ve Şeyhî'yi ödüllendirdi. Şeyhî
bu tedâvînin ve ödüllendirmenin sonuçları olarak başından geçenleri “Harnâme” adındaki ünlü mesnevîsinde değiştirerek hikâye ettiği bilinmektedir.
Sultan Mehmet Çelebi buradan
Edirne'ye geri döndü. 1416’da Rumeli Seferi’ne çıktı. Arnavutluk'taki soylular Fetret Dönemi’nde orada bulunan Osmanlı birliklerini bölgelerinden
çıkartmışlardı. Mehmet oradaki Osmanlıların durumunu sâhilde Avlonya ve denizden içerilerde Akçahisar kalelerini eline geçirerek güçlendirdi. Mora'ya akıncılar gönderdi. Mûsâ Çelebi'ye destek sağlamış olan Eflak Prensi Mircea (1386-1418) üzerine gitti. Tuna Nehri’ni
aşarak Orta Macaristan yollarını kontrol
eden ve Osmanlılar tarafından Yergöğü adıyla anılan Eflak şehrinde (Giurgiu) çok korunaklı bir hisar yaptırdı. Bu sefer sonunda Eflak Prensi Mircea,
yine Yıldırım Bayezit zamânında olduğu gibi, Eflak’ın Osmanlıların bağımlı bir devleti olmayı kabul etti.
Dobruca'nın tamâmen Osmanlı eline geçmesini sağladı. Buralara
gözünü dikmiş olan Macar Kralı'na gözdağı vermek için Erdel (Transilvanya) ve Macaristan'a akıncılar gönderdi. Bosna'ya her yıl akıncılar gönderdi ve böylece oradaki toprak sâhibi soylular Osmanlı etkisine girdi ve sonunda Bosna Kralı II. Tvrtko Osmanlılara bağımlı devlet olmayı resmen kabul etti.
Buradan tekrar Anadolu'ya geçip Candar Samsun üzerine yürüdü. İsfendiyaroğulları Timur'dan Kastamonu, Safranbolu ve etrâfındaki bölgeleri almışlar ve Karamanoğulları ile Osmanlılar aleyhine müttefiklik kurmuşlardı. Mehmet bu bölgeleri ve Samsun'u tekrar
Osmanlı yönetimi altına aldı. Bu havâlîde oturan, Timur'dan kalan Tatarları ve Türkmenleri Rumeli'de Filibe civârına Tatar Pazarı merkezli bir bölgeye
sürdü.
Sultan Mehmet Çelebi'nin pâdişahlık döneminde Gelibolu'da ilk Osmanlı Donanması kuruldu. Bu ufak donanma
Çalı Bey
komutasında 1416’nın ilkbaharında Ege Denizi'nde Osmanlı ticâret gemilerine devamlı hücum eden
Hıristiyan Naksos Dükü'ne karşı gönderildi. Fakat filo birden rota değiştirip
Trabzon'dan emtia ile geri dönmekte olan Venedik ticâret gemilerini tâkibe girişti. Ticâret gemileri
Venedik'in Ege'de üssü olan Negroponte (Eğriboz)'a kaçmayı başardılar. Osmanlı Donanması bu limana hücum
ettiyse de sonuç alamadı. Bu sırada Pietro Loredan komutasındaki Venedik Donanması yakınlarda bulunmaktaydı ve bu filo Çalı Bey'in filosunu
Gelibolu'ya
kadar tâkibe geçti. 29 Mayıs sabâhı Osmanlı Donanması ile Venedik Donanması
Çanakkale önünde iki devlet arasındaki ilk deniz savaşını başlattılar. Bu savaş öğleden sonra 2'ye kadar sürdü ve
Venediklilerin gâlibiyeti ile sona erdi. Venedik Donanması yeni Osmanlı Donaması’nın
bütün gemilerini tahrip etti; yalnız altı kadırga ve dokuz kalyot Venediklilere teslim olmuştu. Venedikliler Çalı Bey ve tüm gemi reisleri dâhil Osmanlı denizcilerinin
tümünü (Müslüman-Hıristiyan ayrımı yapmadan, esirler dâhil) öldürmüşlerdir.
Venediklilerin bu hiç kıyımsız, hunhar tutumlarına neden Osmanlı Devleti’nin
Ege Denizi üzerinde Venedik tekelini ortadan
kaldırması korkuları ve bunu önleme çabaları olmuştur. Bunun sonucunda Osmanlı
ve Venedik Devleti arasında ilk barış antlaşması yapılmıştır.
1417’de Sultan Mehmet Çelebi'nin bu anlaşmayı resmen imzâlamak için Venedik'e
gönderdiği elçisi ve maiyyetinin Venedik'te masrafını devletin çektiği çok şaşaalı ve büyük bir
törenle karşılanıp ağırlandıkları Venedik târihlerine geçmiştir.
1418-1419’da Sultan Mehmet Çelebi'yi
uğraştıran sorun eski Simavna Kadısı ve Mûsâ Çelebi’nin Edirne'de hükümdarlığı sırasında şeyhülislamlık yapmış olan Şeyh Bedreddîn'in ve yardımcılarının isyânı olmuştur. Şeyh Bedreddîn âilesiyle
İznik'e sürülmüştü. 1418’de buradan kaçıp önce Kastamonu'ya gitti; ama burada fikirleri tutunmamıştı. Sinop-Kırım-Eflak üzerinden Dobruca'da Deliorman'a gitti. Eflak Prensi Mircea'nın yerine geçen oğlu Mihail'in para ve asker desteğini
sağladı. Burada yerleştirilmiş olan çoğu Alevî olan ve kendi radikal doktrinlerine fikirleri uyan Yörüklerden bir ordu toplamaya başladı ve isyan bayrağını açtı.
Bu sırada Şeyh Bedreddîn'in Anadolu'da halefi olarak geride bıraktığı Börklüce Mustafa, İzmir yakınlarında Karaburun Yarımadası'nda; Torlak Kemal ise Manisa'da asker toplayıp isyâna başlamışlardı. Vezîriâzam Amasyalı Bayezid Paşa * ve Manisa'da sancakbeyi olan Şehzâde Murat bunlar üzerine
gönderildi. Amasyalı Bayezid Paşa Karaburun'da gâyet güçlü direniş gösteren Börklüce'yi mağlup etti ve
Şehzâde Murat ise Torlak Kemal'in hakkından geldi. Bu iki isyancı da asılarak îdam edildiler. Fakat bu yörelerde Şeyh Bedreddîn'in fikir ve önerilerine devamlı inanan bulunmaya devam
etti.
Oradan Rumeli'ye geçen Vezîriâzam Amasyalı Bayezid Paşa, Şeyh Bedreddîn üzerine gitti ve isyancılar çok direniş gösteremeden Şeyh Bedreddîn'i
ele geçirdi. Serez'de yapılan bir yargılama sonucunda Şeyh Bedreddîn orada îdam edildi.
Sultan Mehmet Anadolu'ya yine dikkatini çekti. Saruhanoğulları (1415) ve Menteşeoğulları (1416) beylikleri daha önceden ortadan kaldırılmıştı. Sıra güneyde
Antalya yörelerine Tekeoğullarına gelmişti ve buradaki beyliği de ortadan kaldırdı. Batı
Anadolu'da sâdece Osmanlılara her zaman yardım etmiş Germiyanoğulları beylik olarak kaldı ama bu beyliğe âit Afyonkarahisar ve Kütahya şehirleri Osmanlı idâresine verildi.
Sultan Mehmet Çelebi'yi son
ilgilendiren sorun ise Ankara Savaşı sonunda kaybolmuş
olan kardeşi Mustafa Çelebi olduğunu iddiâ eden bir kişinin bu savaştan 18 yıl sonra
ortaya çıkmasıydı. Birçok târihçinin gerçek Mustafa Çelebi olduğunu kabul
ettiği; ama sonradan Osmanlı propagandası ile "Düzmece Mustafa" adı verilen bu kişi Venedikliler yardımıyla Tesalya ile Selânik'te kendini 1418’de Osmanlı Sultânı olarak îlan etti. Sultan
Mehmet Çelebi Anadolu'da bulunduğu için ve sadrâzam ise Şeyh Bedreddin ile uğraşmakta iken Edirne'ye doğru yürüme imkânı buldu. Fakat Sultan Mehmet Çelebi
hemen Trakya'ya
geçip Mustafa üzerine yürümeye başladı ve Mustafa'nın ordusu bozulup eridi. Mustafa ise Bizanslılara sığınmak zorunda kaldı.
Sultan Mehmet Çelebi 26 Mayıs 1421’de
Edirne'de bir sürek avı sırasında at sırtında felç oldu, düştü ve
yaralandı. Ölüm döşeğinde Vezîriâzam Amasyalı Bayezid Paşa * ve vezirleri İvaz Paşa ve Çandarlı İbrâhim Paşa’yı çağırıp "Tez
oğlum Murat’ı getirin. Ben bu döşekten kalkamam. Murat gelmeden ölürsem fitne
çıkar. Tedârik görün, ölümümü gizleyin." vasiyetinde bulundu. En çok Selânik'te bulunan Düzmece Mustafa'dan çekinilerek, Amasya'da vâli olan Murat’ın Bursa'ya ulaşmasına kadar 42 gün ölüm haberi gizlendi. Osmanlı Pâdişahları
arasında ölümü gizlenen ilk pâdişah o oldu. Durumundan
kuşkuya düşen ve ayaklanmaları güçlükle önlenen askerleri yatıştırmak için askere geçit yaptırılıp, bu sırada
mumyalanmış cesedine kaftan giydirilip, başına
sarık konulup pencere önüne oturtulduğu kollarının oynatıldığı rivâyet edilir.
II. Murat Bursa'ya gelip tahta çıkmasından sonra cenâzesi Edirne'den Bursa'ya götürülerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.
Karakteri
Orta boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz
tenli, açık alınlı, kırmızı yanaklı, kara gözlü, çatık kaşlı, sık sakallı,
geniş omuzlu olarak betimlenmiştir. Kuvvetli bir vücuda sâhipti. Gâyet
hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini bile çekebilirdi.
Yumuşaklığı, tatlı dili, sabrı ve iyilikseverliği anlatılmaktadır. Başında
kullanmış olduğu sarık, altın işlemeli kavuğu ile gâyet güzel görünürdü. İçi
kürklü ve yakası dik olan bir kaftan ve kızıl atlas üzerine altın bezekli
dîbâ giyinirdi.
Osmanlı pâdişahlık sarayının bünyesi ve idâre şekilleri onun uygulamalarına
dayanmaktadır. Sarayın haremine odalıklar, câriyeler alınması; ak hadım ve kara hadımlara saray idâresinin verilmesi; kilerci, odabaşı (*, **, ***, ****), hazînedar ve kapı ağası görevlerinin ilk uygulaması ve iç oğlanlarına serâser takke ve elbise
giydirilmesi Sultan Mehmet Çelebi döneminde başlatılmıştır.
Pâdişahlığı süresince bizzat 24 savaşa katılan Mehmet Çelebi, bu savaşlarda kırk ikiye yakın kılıç, ok ve mızrak yarası aldı.
Sultan Mehmet Çelebi, Müslümanlara karşı göstermiş olduğu adâleti, aynı zamanda Hıristiyan topluluklara karşı da gösterirdi. İyi bir idâreci ve
politikacıydı.
Bizans İmparatoru II. Manuel ile yakından ilişkiler kurmuştu.
Fetret Devri'nden sonra Anadolu'daki beylikleri tekrar bir araya toplamayı başaran Sultan Mehmet Çelebi'ye
Osmanlı İmparatorluğunun ikinci kurucusu gözüyle de bakılır.
Eserleri
- Amasya'da ölen oğlu Kâsım Çelebi için Şehzâde Türbesi'ni yaptırdı.
- Bursa'da Yeşil Câmi, Yeşil Türbe ve Sultâniye Medresesi'nden oluşan külliyesi Mîmar Hacı İvaz tarafından yapıldı.
- Edirne Sarayiçi'ndeki Eski Saray’ı yaptırdı. İlk Osmanlı ulu câmii olan ve kardeşlerinden Emir Süleyman'ın temelini attığı Eski Câmi’yi de tamamlatmıştır.
Eşleri
- Şehzâde Kumru Hâtun, Amasyalı bir paşanın torunudur.
- Emine Hâtun, Dulkadiroğlu Mehmed Suli Bey'in kızı. II. Murat'ın annesi.
Erkek
Çocukları
Erkek çocuklarının sayısının on sekiz
kadar olduğu bildirilmektedir. Adları bilinenler şunlardır:
- Mehmet Çelebi
- Ahmed Çelebi
- II. Murat
- Kâsım Çelebi
- Küçük Mustafa Çelebi
- Mahmut Çelebi
- Yusuf Çelebi
- Orhan Çelebi
Kız
Çocukları
Dokuz kızından adları bilinenleri
şunlardır:
- Selçuk Sultan (1407-1485), Candaroğullarından İsfendiyar Bey'in oğlu İbrâhim Bey'le evli. Eşinin ölümünden sonra Bursa'da yaşamıştır.
- Sultan Hanım (ö. 1444), Kâsım Bey'le evli.
- Hafsa Hâtun (ö. 1443), Çandarlı I. İbrâhim Paşa * 'nın oğlu Mahmud Çelebi'yle evli. Mekke'de Hac sırasında ölmüştür.
- Aişe Hâtun, Karamanoğullarından İbrâhim Bey'le evli.
- Hadice.
- İncu
Dönemin
Sadrâzamları
Osmancıklı İmamzâde Halil Paşa: (1406-1413)
Çelebi Mehmet’in Anadolu birliğini
yeniden sağlamasında önemli rol oynamış ve büyük başarılara imzâ atmıştır. ŞehzâdeMustafa,
huruç ve kıyam ederek Selânik tarafından gelip Siroz’u işgal etmişti. Vezîriâzam maiyyetine aldığı bir kuvve-i mühime ile Siroz üzerine gitti.
Fakat Şehzâde Mustafa Harbi'nde maktûlen vefât eylediğinden yerine Amasyalı
Sonkuroğlu (Bayezid Paşa) vezîriâzam oldu.
Fetret Devri'nde Emir Süleyman Çelebi'ye önce kazaskerlik, sonra da Çandarlı Ali Paşa'nın ölümünden sonra kısa bir dönem vezirlik yapmıştır. Aslen Kırşehirli olup, babasının adı Bayezid’dir. Şerâfeddîn Yezdî'nin "Zafernâme"’sinde, Emir Süleyman tarafından, Ege Bölgesi’nde bulunduğu sırada (1402-1403) Timur'a elçi olarak gönderildiği belirtilmektedir. Hangi târihte
vefât ettiği belli değildir.
Şah Melik Paşa
Şâzi isimli bir kişinin oğludur. I. Mehmet
ve II. Murat devrinin önemli devlet adamlarındandır. Mûsâ Çelebi’nin Amasya’ya vâli olarak geldiğinde Şah
Melik Bey ona lala olmuştur. Çelebi Sultan Mehmet’in güvenini
kazanmış ve onunla birlikte Rumeli’nin fethine katılmıştır. Mûsâ Çelebi Edirne’de saltanâtını îlan ettiğinde Âşıkpaşazâde târihinden öğrenildiğine göre; ona vezir olmuş, ancak
aralarında çıkan bir anlaşmazlık sonucunda Bizans’a kaçmış ve oradan da Çelebi Sultan Mehmet’in yanına
gitmiştir. Târihçiler Şah Melik Paşa’nın I. Mehmet ile Bizans İmparatorluğu arasında elçilik yaptığından söz ederler. I. Mehmet devri boyunca ve II. Murat’ın
ilk zamanlarında önemli devlet görevlerinde bulunmuştur. Edirne’de Kapıkule yolu üzerinde Gâzî Mihal Köprüsü yanında kendi adını
taşıyan câmiyi yaptırmıştır. Bu câmi erken Osmanlı devri mîmârîsi ve çini sanatı yönünden de önemli bir yapıdır. Câminin olduğu yerde
daha önce bir medrese olduğu ve ulemâdan Molla Hüsrev’in burada ders verdiği kaynaklardan anlaşılmıştır.
Bu nedenle de câminin olduğu yere de Şahmelek Medresesi Mahallesi ismi
verilmiştir. Edirne’nin
çeşitli yerlerinde “Gâzî Şah Melek Odaları” yaptırmıştır. Ayrıca eşi Bezirci Hâtun
adına da Edirne’de mescitler yaptırmıştır.
Amasyalı Bayezid Paşa: * (1413-1421)
Babasının adı Yahşi’dir. Çelebi Sultan
Mehmed Amasya’da sancakbeyi iken hizmetine girdi. Ankara Muhârebesi’nden sonra Osmanlı Şehzâdeleri arasında başlayan saltanat kavgalarında Çelebi
Mehmet’i destekledi. Çelebi Mehmet’in Osmanlı tahtına geçmesinden sonra birincivezir oldu. Karamanoğlu üzerine yapılan bir seferde gösterdiği başarı üzerine vezîriâzamlık makâmına ilâve olarak Rumeli Beylerbeyliği de kendisine verildi.
Şeyh Bedreddîn İsyânı’nın bastırılmasında önemli rol oynadı. II. Murat'ın tahta
geçmesinden sonra da görevlerine devam etti. Bu sırada Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) İsyânı meydana geldi. Mustafa Çelebi, Bizans İmparatoru’nun da desteğiyle Rumeli’de durumu lehine çevirmeye başladı. Bunun üzerine II. Murat'ın
emriyle, Bayezid Paşa Rumeli’ye geçerek Mustafa Çelebi üstüne yürüdü. İki
kuvvet Sazlıdere Mevkii’nde karşılaştı. Fakat ilk temasta Bayezid Paşa
kuvvetlerinin önce sağ kolu ve onu tâkiben sol kolu Mustafa Çelebi tarafına
geçti. Bu vaziyet üzerine teslim olan Bayezid Paşa, Mustafa Çelebi’nin yanında
bulunan İzmiroğlu Cüneyd Bey’in ısrarıyla öldürüldü. Kabri Sazlıdere’dedir. Torunları zamânımıza
kadar gelmişlerdir. Muktedir bir devlet adamı olan Bayezid Paşa, Amasya’da câmi, imâret ve medrese inşâ ettirmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapabilirsiniz.