1 Ocak 2015 Perşembe

IV. MURAT




IV. MURAT

On Yedinci Osmanlı Sultânı


Babası: I. Ahmet 
Annesi: Kösem Sultan
Doğum Târihi: 27 Temmuz 1612
Vefât Târihi: 8 Şubat 1640
Saltanat Müddeti: 10 Eylül 1623 - 8 Şubat 1640
Türbesi: İstanbul’dadır.


Sultan I. Ahmet'in ve asıl ismi Anastasya olan Yunan asıllı Kösem Sultan'ın oğlu olarak dünyâya geldi. Bâzı saray entrikaları ve komploları netîcesinde amcası I. Mustafa'nın yerine, daha 11 yaşındayken tahta geçti.


Saltanâtında İlk Yılları

IV. Murat tahta geçtikten sonra, ülkeyi uzun süre akrabaları ve annesi Kösem Sultan yönetti. Bu süre içinde imparatorluk anarşiye ve büyük iç karışıklıklara sürüklendi, Safevîler Irak'ı ele geçirdi, Kuzey Anadolu'da isyanlar patlak verdi ve 1631 yılında yeniçeriler sarayı basarak sadrâzam ile birçok devlet yöneticisini öldürdü. Zâten çocukluğu sırasında ağabeyi Genç Osman'ın şehit edilişine tanık olan IV. Murat, tüm bu olayların da etkisiyle çok sert bir mizâca büründü ve 21 yaşından îtibâren ülke yönetimini tamâmen kendi ellerine aldı.


Mutlak Saltanat Yılları

IV. Murat ilk olarak, yaygınlaşmış olan rüşvet ve iltiması ortadan kaldırdı ya da en aza indirdi. Annesinin yönetimi altında aşırıya gitmiş olan keyfî harcamalar ile savurganlığı bitirdi. İstanbul'da alkol, tütün ve kahveyi yasakladı. Yasağa uymayanların öldürülmesini emretti. Bâzı geceler tebdîl-i kıyâfet ile sokaklarda teftişlerde bulundu.


Askerî Başarıları

IV. Murat devrindeki en önemli askerî olay Safevîler'e karşı girişilen 1623-1639 Osmanlı - Safevî Savaşları'dır. Bu savaşta Osmanlı Orduları, Azerbaycan, Erivan, Tebriz ve Hamedan'ı ele geçirmiş ve son olarak 1638 yılındaki Bağdat Seferi ile 1624'ten beri İran işgâli altında bulunan bu şehri yeniden Osmanlı topraklarına katmışlardır. Bağdat'ın fethinin ardından IV. Murat, târihe geçen o ünlü sözü söylemiştir: “Bağdat'ı almaya çalışmak, Bağdat'ın kendinden daha mı güzeldi ne! ”

IV. Murat, bu savaşlarda Osmanlı Ordularını bizzat kendisi komuta etti ve büyük bir askerî dehâ olduğunu kanıtladı. Sefer sırasında, Anadolu'daki tüm isyanları ve isyan etmesi muhtemel unsurları yok etti. Böylece devlet otoritesi yeniden ve kesin bir şekilde sağlandı. Yerli halk, memnûniyetini göstermek üzere birçok yerel yapıya onun ismini verdi.

Safevîler, kesin Osmanlı zaferi karşısında çâresiz kalınca barış istemek zorunda kaldılar ve 1639 Mayıs'ında Kasr-ı Şirin Antlaşması imzâlandı. Antlaşma netîcesinde Mezopotamya Osmanlı egemenliğine girdi ve I. Dünyâ Savaşı'na kadar Osmanlı'nın toprağı olarak kaldı. IV. Murat, İstanbul'a döndükten sonra saygın devlet adamlarına, imparatorluğun eski parlak günlerine dönmesine yönelik ekonomik ve siyâsî projeler hazırlanması emrini verdi. Ama hastalığı ve irsî bir sonuç olan erken ölümü, onun imparatorluğu dönüştürme fikirlerine ve çalışmalarına engel oldu.


Ölümü

IV. Murat, 1640 yılında İstanbul'da henüz 27 yaşında ölmüştür. Ölüm nedeni üzerine iki ayrı iddiâ vardır. Batılı kaynaklar sirozdan, Osmanlı kaynakları ise damla hastalığından öldüğünü iddiâ ederler. IV. Murat, ölüm döşeğindeyken kardeşi İbrâhim'in öldürülmesini emretmiştir. Ancak emri yerine getirilmemiş ve İbrâhim, onun ardından pâdişah olmuştur. IV. Murat'ın bu emri vermesinin nedeni, kardeşi İbrâhim'in deli olduğunu ve tahta geçmesi hâlinde imparatorluğun büyük karışıklıklara sürükleneceği düşüncesi ve endişesine sâhip olmasıydı.


Dönemin Sadrâzamları



Gürcü Hadim Mehmed Paşa: * (1622-1623)

Devlet idâresinin Kösem Sultan'ın elinde olduğu ilk dönemlerinde sadrâzamlık yapmıştır. Îdam edilmiştir.


Mere Hüseyin Paşa: * ** (1622-1622), (1623-1623)



Kemankeş Kara Ali Paşa* (1623-1624)

Ispartalıdır. Devlet idâresinin Kösem Sultan'ın elinde olduğu ilk dönemlerinde sadrâzamlık yapmıştır.IV. Murat ile arasında geçen bir diyalogda IV. Murat ona "Topal zorbabaşı" diye hitap etmiş ardından zülüflü baltacılara boğdurtmuştur.


Çerkes Mehmed Ali Paşa* (1624-1625)

Devlet idâresinin Kösem Sultan'ın elinde olduğu ilk dönemlerinde sadrâzamlık yapmıştır. Enderun’dan yetişmiş, pâdişah silahdârı iken vezirlikle Şam Beylerbeyi olup sonra dîvanda Kubbe vezirliğine tâyin edilmiş, 1624 Nisan'da Kemankeş Kara Ali Paşa yerine vezîriâzamlığa getirilerek hem isyânı önem kazanıp Orta Anadolu'ya kadar yayılan Abaza Mehmed Paşa'yı sindirmeye mêmur ve hem İran Seferi’ne serdar olmuştur.

Sadrâzam Çerkes Mehmed Paşa, Kayseri önlerine kadar gelmiş olan Abaza Mehmed Paşa kuvvetlerini mağlup etmiş ve sonra Tokat'a gelip ilkbahardaki İran Seferi’ne hazırlık yaparken orada vefât etmiştir (1625 Ocak).

Sadrâzamlığı 10 ay kadar olup orta derecede iktidarlı, hamiyetli ve iyi ahlaklı bir vezir olarak tanınmıştır. Cesedi İstanbul’a naklolunarak Bayezit Câmii mezarlığına defnedilmiştir.


Müezzinzâde Filibeli Hâfız Ahmed Paşa* (1625-1626), (1631-1632)

Filibeli bir müezzinin oğludur. On beş yaşında İstanbul’a gelmiştir. Enderun’da yetişti ve uzun seneler burada hizmet etti. Has Oda'da bulundu. Sultan I. Ahmet Han zamânında muhâsip ve doğancıbaşı oldu. Bu vazîfede iken 1607’de vezirlik verilerek kaptanıderyâlığa tâyin edildi. 1609’da vazîfeden alınarak yerine Yeniçeri Ağası Halil Paşa getirildi. Hâfız Ahmed Paşa vazîfeden alındıktan sonra, tâyin edildiği Şam Beylerbeyliğinde yedi sene kaldı. Ayrıca; Van, Erzurum, Bağdat ve Anadolu’da vâliliklerde bulunduktan sonra, son olarak, Diyarbekir Beylerbeyi iken 1625’te Çerkes Mehmed Ali Paşa’nın yerine vezîriâzam ve İran’a serdar olarak tâyin edildi.

Aldığı emir üzerine Bağdat’ta isyan eden Bekir Subaşı üzerine gitti. Bağdat’ı dokuz ay kuşatma altında tuttu ise de alamadı. Netîcede Bekir Subaşı, Bağdat’ı İran Şâhı’na teslim etti. Şah şehri yağmalattı. Bu hâdise üzerine Hâfız Ahmed Paşa 1626’da vezîriâzamlıktan azledildi. İstanbul’a gelip ikinci vezirliğe düştü. Bu arada Sultan I. Ahmet Hân’ın kızı Ayşe Sultan ile evlendi.

Hâfız Ahmed Paşa, 1631’de Hüsrev Paşa’nın vezîriâzamlıktan azli üzerine ikinci defâ vezîriâzam oldu. Fakat vezîriâzam olmayı ümit eden Topal Recep Paşa, bu makâmın kendisine verilmeyişi üzerine, Hâfız Ahmed Paşa aleyhinde harekete geçti. O sırada Bağdat Seferi’nden İstanbul’a dönen Kapıkulu Ocağı askerini el altından isyan ettirdi. Sultan IV. Murat Hân’a bir ayak dîvânı kurdurdu. Burada âsîler, Hâfız Ahmed Paşa ile birlikte on yedi kişinin kendilerine teslim edilmesini istediler. Sultan IV. Murat Han âsî zorbabaşılarına pek çok nasîhatler etti ise de dinletemedi. “İstenilen kişileri vermezsen biz işimizi biliriz” diyerek sultânı tahttan indirmeye kadar varan tehditler savurdular. Bu durum üzerine Hâfız Ahmed Paşa; “Pâdişâhım, binlerce Hâfız gibi kulun yoluna fedâdır!” diyerek âsîlerin arasına çıkıp üzerlerine hücum etti. Âsîler kılıç ve hançerlerle on yedi yerinden yaralamak sûretiyle pâdişâhın gözü önünde Hâfız Ahmed Paşa’yı şehit ettiler. Bundan sonra Topal Recep Paşa vezîriâzam oldu. Hâfız Ahmed Paşa, zarif, nüktedan ve şâir bir kimse idi.

IV. Murat onu öldüren zorbaları düzeni sağlar sağlamaz cellâda teslim etmiştir.


Dâmad Halil Paşa (Maraşlı Halil Paşa) : * ** (1616-1619), (1626-1628)



Gâzî Ekrem Hüsrev Paşa* (1628-1631)

Enderun’dan yetişip çeşitli hizmetlerde bulunduktan sonra, silahdarlığa kadar yükseldi. Çok geçmeden yeniçeri ağalığıyla saraydan çıkan Hüsrev Paşa, 1625’te Bağdat’ı İranlılardan geri almak üzere vazîfelendirilen Serdar Hâfız Paşa’nın ordusunda bulundu.

1626’da Kubbe vezîri oldu. İki yıl bu vazîfede kaldıktan sonra 1628 yılında sadrâzamlığa getirildi. Hüsrev Paşa, sadrâzam olduktan sonra ilk olarak sekiz yıldır devletin başına dert olan Abaza Mehmed Paşa üzerine yürüdü. Abaza Mehmed Paşa, Erzurum’da isyan etmiş ve üzerine gönderilen kuvvetleri bozmuştu. Hüsrev Paşa, seçkin bir kuvvetle Tokat’tan Erzurum üzerine yürüyüp şehri kuşattı. Kırk gün muhâsaradan sonra sadrâzama mukâvemet edemeyeceğini anlayan Abaza teslim olmak zorunda kaldı ve İstanbul’a gönderildi (1628).

Hüsrev Paşa’nın Erzurum'u muhâsarası esnâsında, üzerine gelen bir İran Ordusu da pusuya düşürülerek bozguna uğratıldı. Kumandanları Şemsi Han esir alındı. Bu başarılarından sonra Hüsrev Paşa büyük bir zafer alayı ile İstanbul’a döndü.

1629 yılında Bağdat'ı geri almak için yeniden sefere çıkan Hüsrev Paşa, şiddetli yağan yağmurlar dolayısıyla Bağdat’a ulaşmanın zor olacağını düşünerek Hamedan üzerine yürüdü. Bölgedeki İran kuvvetlerini bozduktan sonra Hamedan ve Dergüzin’i aldı. Ancak asıl gâye olan Bağdat’ı kırk gün muhâsara etti ise de alamadı ve Mardin'e çekildi.

1630 yılını Mardin’de geçirip Bağdat üzerine gitmediğinden azledildi. Yerine ikinci defâ Hâfız Ahmed Paşa vezîriâzam oldu. Ordu içinde bâzı birlikler, yeni vezîriâzamı kabul etmeyip Tokat’ta bulunan Hüsrev Paşa’yı tekrar vazîfesine döndürmek isteyince orduda bölünme görüldü. Bunun önlenmesi için Diyarbekir Vâliliğine tâyin edilen Murtaza Paşa’ya İstanbul’dan verilen gizli bir hatt-ı hümâyun sonucu Hüsrev Paşa, Tokat’ta katledildi (Mart-1632).

Vezîriâzamlığı üç sene sekiz ay kadardır. Hüsrev Paşa azim ve irâde sâhibi, orduyu sevk ve idârede muktedir, doğrulukta tanınmış, bir vezirdi. Asabî mizâcı ve Bağdat’ın fethedilmemesi üzerine bâzı kumandanları îdam ettirmesi en çok tenkit edilen tarafıdır. Hüsrev Paşa’nın herhangi bir hâdiseye mahal vermeden Abaza meselesini halletmesi büyük hizmet olmuş ve takdir edilmişti.


Topal Recep Paşa: * (1632-1632)

IV. Murat, Hâfız Ahmed Paşa’yı kendisine sadrâzam yapmıştı. Ancak, askeri ayaklandıran Recep Paşa, sadrâzamlığı ele geçirdiği gibi, Hâfız Ahmed Paşa, Hasan Halîfe ve pâdişâhın çok sevdiği musâhibi Mûsâ Çelebi’yi çeşitli hîlelerle öldürttü. Recep Paşa döneminde İstanbul’da karışıklıklar günlerce sürdü. En küçük bir olayda, Recep Paşa’nın tahrikiyle harekete geçen zorbalar, yeni kelleler istiyorlardı.

Bilhassa Mûsâ Çelebi’nin katledilişi Sultan Murat Hân’ı çok üzmüştü. Hâdiseyi duyunca acı bir ah çekip; “Yâ Rab! Bu mazluma kıyan zâlimlerin haklarından gelmem için sen bana kuvvet ver!” diyerek ağladı. Nihâyet 20 yaşını dolduran pâdişah, vücutça çok kuvvetli, demir pençeli, gözü pek, nüfuz-u nazar sâhibi bir yiğit oldu. O zamâna kadar geçen hâdiseleri dikkatle tâkip ederek ders almıştı. Recep Paşa’nın yaptığı tahrikler ve hîleler hakkında iyi bilgi edinmiş ve bunun melânetlerini Rum Mehmed Paşa ile Yeniçeri Ağası Köse Mehmed doğrulamıştı.

Nihâyet bir gün (18 Mayıs 1632) Topal Recep Paşa saraya dâvet edildi. Her zaman olduğu gibi yanında 15 sipâhî zorbası olduğu hâlde gelerek, onları dış kapı önünde bırakıp Pâdişâhın huzûruna çıktı. Tam eteğini öpeceği sırada Sultan Murat; “Gel beru topal zorbabaşı!” diye seslendi. Bu sözden canı başına sıçrayan Recep Paşa; “Hâşâ pâdişâhım! Râzı olduğun şeylerin dışında zerre kadar hareketim yoktur!” diyerek yemin billâh etmeye başladı ise de artık sabrı taşan pâdişah: “Şu hâinin cezâsı tiz verile!”, “bre nâmert, abdest al!” diye kükredi. Çünkü Recep Paşa, “ayak dîvânı” günü pâdişah dışarı çıkacağı zaman, “Pâdişâhım abdest alıp öyle dışarı çıkın” sözleriyle Sultan Murat’ın öldürülme ihtimâlinin bulunduğunu îmâ etmişti! Sultan Murat; “Şu hâinin cezâsı tiz verile!” diye haykırınca zülüflü baltacılar hemen cezâyı infaz ettiler. Cansız bedenini de dışarı çıkarıp Bâb-ı Hümâyun önünde bekleyen adamlarının önüne atınca heriflerin kalbine öyle bir korku geldi ki, nereye kaçtıkları bilinemedi. Böylece yeniçeri ve sipâhî ocakları sindirilerek, zorbalıkların önüne geçildi.


Tabanıyassı Mehmed Paşa: * (1632-1637)

Doğum yeri ve târihi hakkında bilgi yoktur. Enderûn’a alınarak iyi bir tahsil gördü. Dârüssaâde Ağası Hacı Mustafa Ağa’nın desteğiyle kısa zamanda imrahor oldu. Vezir pâyesiyle Mısır Beylerbeyliğine tâyin edildi (1628). İstanbul’a çağırılıp Kubbealtı vezirliğine getirildi (1631). Topal Recep Paşa’nın îdâmı üzerine, sadrâzamlığa tâyin edildi (1632).

IV. Murat'a yardımcı olarak Yeniçeri Ocağı’na yeniden düzen verilmesinde mühim rol oynadı. Pâdişâhın yanında çıktığı Revan Seferi’nde gösterdiği başarılarla, sadrâzamlığa ilâve olarak kendisine Rumeli Beylerbeyliği de verildi (1635).

Revan’ı korumak vazîfesiyle Diyarbakır’da bırakılmasına rağmen, Revan’ın İranlılar eline geçmesini önleyemediği için azledildi (1637). İstanbul’a dönüşünde Özi (1637), daha sonra da Budin (1638) Beylerbeyliğine tâyin edildi.

Aynı sene İstanbul’a çağırılıp, sadâret kaymakamlığına getirildi. Bu esnâda Eflak ve Boğdan voyvodalarını azletmesi üzerine Yedikule’de hapse atıldı (1639). Daha sonra da voyvodaları ayaklandırıp devletin başına gâile açmak töhmetiyle îdam edildi.


Bayram Paşa: * (1637-1638)

Babasının adı Kurd Ağa, âilenin menşêi ise Amasya’nın Lâdik Kasabası olarak geçmektedir. Yeniçeri Ocağı’nda yetişen Bayram Paşa 1623’te yeniçeri ağası olmuştur. Osmanlı târih kütüklerinde de adına 1622 yılında “Turnacıbaşı Bayram Ağa” diye rastlanılmaktadır.

Bayram Paşa, Sultan I. Ahmet’in kızlarından Hanzâde Sultan ile evlenmiştir. Târih kitapları Bayram Paşa için gâyet ciddî, akıl yolunda yürümesini bilen, vakarlı, otoriter bir adam demektedir.

1625 yılında Mısır Beylerbeyi tâyin edilen Bayram Paşa, üç buçuk yıl orada kalmış ve halk tarafından, iş bilir, hak tanır ve âdil devlet adamı olarak saygı görmüştür. 1628 yılında Dîvân-ı Hümâyuna altıncı vezirlikle alınmış, birtakım iftirâlar sonucu bir hafta Yedikule Zindanı’nda yatmış ve Sultan IV. Murat tarafından kurtarılarak yeniden Kubbe vezîri tâyin edilmiştir.

1635 yılında İstanbul Kaymakamı tâyin edilmiş, şehri çeviren kale duvarlarına, içeriden ve dışarıdan yapılan ne kadar binâ varsa istimlâk ederek yıktırmış ve târihî surları tâmir ettirmiştir. Bayram Paşa su sıkıntısı çeken memleketi Amasya’ya kendi kesesinden ödeyerek su getirmiş ve bir de Mevlevîhâne yaptırmıştır.

1638 yılında sadrâzam îlan edilen Bayram Paşa 1639 yılında IV. Murat ile Bağdat Seferi’ne giderken Urfa’ya yakın Colab Mevkii’nde beyin kanaması ya da kalp krizi geçirerek ölmüştür. Bayrampaşa ilçesi onun adını taşımaktadır. Gençliğinde çok yakışıklı olduğu kayda geçer.

Bayram Paşa’nın en büyük hatâlarından biri olarak; târih kitapları, devrin büyük hiciv ustası Nef’i’yi haksız olarak îdam ettirmesini göstermektedirler. IV. Murat'ın, Nef'î'den bir daha hicviye yazmaması istemesinden sonra Nef'i, sözünü tutmamış ve IV. Murat'ın eniştesi Bayram Paşa'yı hicvetmiştir. Bayram Paşa'nın isteği üzerine pâdişah, Nef'i'yi îdam ettirmiştir. Şâir Nef'i, Bayram Paşa'nın evinde öldürüldükten sonra cesedi Sarayburnu'ndan denize atılmıştır.


Tayyar Mehmed Paşa: * (1638-1638)

Nasuh Paşa’nın kethüdâlığından yetişerek Bağdat Muhâsarası’nda Safevîler tarafından şehit edilen (1625) Uçar Mustafa Paşa’nın oğludur. Çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, vezir pâyesiyle Diyarbakır Beylerbeyi oldu. Abaza İsyânı’nda, onunla berâber olmuş gibi görünerek Abaza’nın Kayseri Harbi’nde mağlup olmasını têmin etti. IV. Murat Hân’ın Bağdat Seferi’ne çıktığı sırada Musul taraflarının muhâfazasıyla görevliydi.

Sadrâzam Bayram Paşa’nın vefâtıyla, orduya dâvet olunarak vezîriâzam tâyin edildi (Ağustos 1638). Bağdat Muhâsarası’nın gecikmesi üzerine, Murat Hân’ın şiddetli bir emrini alan Tayyar Mehmed Paşa, kılıcı elinde olduğu hâlde serdengeçtilerin başına geçerek kale burçlarına tırmandı. Şiddetli çarpışmalar sonucunda, Bağdat Kalesi’nin önemli burçlarından birkaçını ele geçiren Tayyar Paşa, bu sırada bir kurşunla vurularak ağır yaralandı ve çadırına naklini müteâkip vefât etti (Aralık 1638). Kabri, İmâm-ı Âzam Türbesi bahçesinde, babasının yanındadır.

Tedbirli, temkinli, cesur ve değerli bir kumandan olan Tayyar Mehmed Paşa’nın vefâtı, Sultan IV. Murat’ı çok müteessir etmiş ve: “Ah Tayyar, Bağdat Kalesi gibi yüz kaleye değerdin. Allah taksîrâtını af, Cennet’te rûhunu nûra gark eyleye” sözleriyle hakkında hayır duâ etmiştir.


Kemankeş Kara Mustafa Paşa: * (1638-1644)

1592'de Arnavutluk'ta doğdu. Yeniçeri Ocağı’ndan yetişti. Çorbacılık ve kul kethüdâlığı yaptı. 1633-34 yılında sekbanbaşı ve Mart-Nisan 1635'te yeniçeri ağası olan Kemankeş Kara Mustafa Paşa, 17 Ekim 1635'te kaptanıderyâ, oldu.

Aralık 1638'de Sultan IV. Murat döneminde de sadrâzam oldu. Bağdat Seferi sırasında, pâdişâhın her konuda danıştığı paşalardan biri oldu.

Bağdat Seferi sonunda Kasr-ı Şirin Antlaşması’nı imzâlayarak İstanbul'a döndü. Devlet teşkîlâtında geniş bir ıslahat yapmayı tasarladı. Gelir ve giderleri ayarlayarak sarayda tasarruf yapılmasını sağladı. Paşanın bu davranışları bâzı kişilerin çıkarlarına dokundu. Kösem Sultan'ın Mustafa Paşa hakkındaki entrikalarına, Cinci Hoca ve Silahdar Yusuf Paşa'nın çalışmaları eklenince, Sultan İbrâhim'in emriyle 26 Ocak 1644'te îdam edildi. Mezarı Parmakkapı'da kendi yaptırdığı medresededir.

Yiğit, cesur ve tedbirli bir devlet adamıydı. Ayrıca Kurşunlu Mahzen'deki bir kiliseyi câmiye çevirtti. Tokat'ta Mehmed Paşa Hanı'nı tâmir ederek câmi ve hamam yaptı. 500 ev inşâ ederek Sivas yeni şehrini meydana getirdi. Eğri'de büyük bir hamam, mektep, sayısız çeşmeler ve Edirne'de Köse Mihal Köprüsü’nü yeniden yaptırdı.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapabilirsiniz.