1 Ocak 2015 Perşembe

III. OSMAN



III. OSMAN

Yirmi Beşinci Osmanlı Sultânı



Babası: II. Mustafa 
Annesi: Şehsüvar Sultan
Doğum Târihi: 2 Ocak 1699
Vefât Târihi: 30 Ekim 1757 (58 y.)
Saltanat Müddeti: 13 Aralık 1754 - 30 Ekim 1757
Türbesi: İstanbul’dadır.



I. Mahmut'un (1730-54) kardeşi ve II. Mustafa'nın (1695-1703) oğludur. Târihte pek dikkat çekmeyen bir pâdişahtır. Döneminin belirgin olayları gayrimüslimlere karşı artan hoşgörüsüzlük (Hıristiyanlar ve Mûsevîler ayırıcı kıyâfetler veya nişanlar giymek zorundaydılar) ve büyük İstanbul yangınıdır. I. Mahmut döneminde yapımına başlanan Nûruosmaniye Câmii onun döneminde tamamlanmıştır.

III. Osman hayâtının çoğunu sarayda hapis geçirdi. Pâdişah olmasından sonra bu durum davranışlarında bâzı garipliklere yol açtı. Sık sık sadrâzam değiştirdi. Daha önceki sultanların aksine müzikten nefret ediyordu ve saraydaki tüm müzisyenleri kovdu. Kadınlara karşı duyduğu rahatsızlık yüzünden demir ayakkabılar giydiği, sesini duyan haremdeki kadınların yoluna çıkmadığı rivâyet edilir. Yeni Câmi Turhan Vâlide Sultan Türbesi’ne defnedilmiştir.


İlk Yılları

Leyla Başkadın.
Ferhunde Emine Dördüncü Kadın.


Dönemin Sadrâzamları



Çorlulu Köse Bâhir Mustafa Paşa: * ** (1752-1755), (1756-1757), (1763-1765)



Hekimoğlu Ali Paşa* ** (1732-1735), (1742-1743), (1755-1755)



Nâilî Abdullah Paşa: * (1755-1755)

İstanbullu olup Davutpaşa semtinden Hacı Halil Ağa'nın oğludur. Tahsil gördükten sonra 1713'te mülâzım olarak Dîvân-ı Hümâyun kalemine devam etmiş ve bu senelerde Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Peçevî Ahmed Dede Efendi'ye dâmat olmuştur. 1730'da beylikçi kesedârı tâyin edildi.

1736 seferinde ordu ile berâber Babadağ ordugâhında bulunduğu esnâda beylikçi oldu (1736 Aralık). İran Seferi esnâsında beylikçilik başkasına verildiğinden rikab beylikçisi olarak İstanbul'da kaldı ve sonra teşrîfatçı oldu. Bunun teşrîfatçılığı esnâsında pek karışık bir hâle gelmiş olan teşrîfat defteri tertip ve tanzim edilerek, teşrîfat merâsimi kaleme alındı. 1745 tevcîhâtında teşrîfatçılık üzerinde kalmak üzere ikinci defâ beylikçi oldu. Beylikçilikte maiyyetinde bulunarak kendisini yetiştirmiş olan Reisülküttab Kastamonulu Koca Mustafa Efendi'nin 13 Kasım 1747'de azil ve sürgün edilmesi üzerine reisülküttab olup 1754 Kasım’da başdefterdarlığa tâyin olundu ve Hekimoğlu Ali Paşa *'nın üçüncü defâ sadâretten azledilmesi üzerine, 19 Mayıs 1755'te vezîriâzamlığa getirildi.

Sadâreti doksan dokuz gün kadar olup 24 Ağustos 1755'te azledilerek Sakız Adası'na sürüldü ve yerine Bıyıklı Silahdar Ali Paşa sadrâzam oldu. Nâilî Abdullah Paşa yine azli senesinde ve Eylül ortalarında Girit Beylerbeyliği ile Kandiye'ye gönderildi. 1757 Haziran’da arpalıkla Selânik ve Kavala sancakları verildi. 23 Ocak 1758'de Cidde Beylerbeyi olan eski sadrâzam Silahdar Mehmed Paşa'nın vefâtı üzerine Cidde Beylerbeyliğine tâyinini ricâ ettiğinden oraya gönderildi ve Hac mevsiminde ziyâret-i Beytullah için Cidde'den Mekke'ye hareket ettiği esnâda hastalanarak yolda vefât eyledi ve cenâzesi Mekke'ye getirilip Hazret-i Hatice Türbesi civârına defnolundu (1758 Ağustos).

Nâilî Abdullah Paşa'nın ilm-i kıraatle ilgili bir eseri ile müretteb dîvânı vardır. Hadîkatü’l-Vüzerâ Zeyli'nde maârif-i cüziyeden haberdar, sâlih, mütedeyyin bir zât olduğu kaydediliyor.


Silahdar Bıyıklı Ali Paşa: * (1755-1755)

Vezir oluncaya kadar bıyık bırakmadığı için “Bıyıklı” nâmıyla anılır.

Ayasofya Kâtibi Mehmed Efendi'nin hizmetinde bulundu. Sesinin ve endamının güzelliği ile Hacı Ağa'ya müezzin oldu. I. Mahmut döneminde Has Oda'ya alındı, silahdarlığa (1751) kadar yükselerek III. Osman üzerinde büyük nüfuz kazandı.

Hekimoğlu Ali Paşa *'nın sadrâzamlıktan azlinden sonra Mayıs 1755'te sadrâzam adayı olarak vezirlikten nişancılığa, ardından Nâilî Abdullah Paşa'nın azli üzerine sadrâzamlığa getirildi (24 Ağustos 1755).

Hekimoğlu Ali Paşa ve Nâilî Abdullah Paşa'nın aleyhinde hareketlerde ve iftirâlarda bulunarak elde ettiği bu görevde ancak 63 gün kalabildi. 25 Ekim 1755’te rüşvet suçlamasıyla azil ve ardından îdam edilerek Seyyid Ahmet Deresi'ne defnedildi.

III. Osman'ın, Bıyıklı Ali Paşa'nın îdâmından iki saat sonra pişman olduğu söylenmektedir. Sadâreti sırasında 36 saat süren Hocapaşa Yangını çıkmış, Hocapaşa semti, Paşa Kapısı, Mahmud Paşa Câmii, Yahudiler Çarşısı ve Defterdar Kapısı tarafları tamâmen yanmıştır.

İstanbul'da Mîmar Ayas civârındaki Haydarhâne Mescidi'ne minber koydurmuş ve bir yangında hasar gören Cihangir Câmii'ni tâmir ettirmiştir.


Yirmisekizzâde Mehmed Saîd Paşa* (1755-1756)

Edirnelidir. III. Ahmet saltânatında elçilik göreviyle Fransa'ya gönderilmiş olan ve ünlü Paris Sefâretnâmesi'nin yazarı Yirmisekiz Mehmed Çelebi'nin oğludur. Kendi kariyerinde de elçilik görevleri ön plana çıkmıştır. Babası ile Paris'ten dönüşlerinde hâcegân sınıfına terfî ettirilerek sipâhî ve silahdar kâtibi olmuştur.

I. Mahmut'un tahta çıkışıyla saltanat değişimini Rus Çariçesi’ne bildirmek için şıkk-ı sâlis defterdârı unvânıyla Petersburg'a gönderilmiş, pâdişâhın tahta çıkışını tebrik için gelen Şerbatof'a karşı fevkalâde elçi olarak önce Rusya'ya, oradan da XVII. yüzyıl başında Osmanlı Devleti'ne sığınmış olan İsveç Kralı Demirbaş Şarl'ın taktığı borçları tahsil için sefâretle İsveç'e gitmiştir. Bu alacak ancak yüzyılın sonlarına doğru İsveç'in borç karşılığı gemi vermesiyle tahsil edilebilmiştir.

1735-1739 Osmanlı - Rus - Avusturya Savaşı öncesinde, Avusturya aracılığıyla savaşı önlemek için yapılan Nemirov Müzâkerelerinde Reisülküttab Mustafa, Ruznamçe-i Evvel Ümnî, Sadâret Mektupçusu Râgıp Efendilerle birlikte silahdar kâtibi sıfatıyla yer almıştır. 1739 Belgrad Antlaşması sonrasında Avusturya ile hudut müzâkerelerini iki yıl yürüten Yirmisekizzâde Mehmed Saîd Paşa, İstanbul'a dönüşü sonrasında, Haziran 1741'de nâme-i hümâyun ve Rumeli Beylerbeyi pâyesiyle, babası gibi elçilikle Paris'e gönderildi. Amaç, Rusların Belgrad Antlaşması'na riâyet etmemelerinden dolayı I. Mahmut'un şikâyetlerini, antlaşma hükümlerinin tatbîkinin sorumluluğunu üzerine almış olan XV. Louis'ye şifâhen iletmekti. İstanbul'a döndü ve tevkîî oldu.

1744 Şubat ayında Mısır'da ümerâ arasındaki anlaşmazlıkları araştırmak için Mısır'a gönderildi. Defter emîni oldu, Tiryâkî Hacı Mehmed Paşa *'nın sadrâzamlığa getirilmesi üzerine onun yerine kethüdâ tâyin edildi. Sadrâzamın sert tabiatı ve aralarındaki fikir ayrılıkları nedeniyle geçinemediklerinden dolayı kendi isteğiyle tekrar defter eminliğine tenzil edildi ve sonra ikinci defâ nişancı oldu.

Divitdar Mehmed Emin Paşa *'nın sadrâzam olması üzerine aynı târihte ikinci defâ sadrâzam kethüdâsı oldu. Fakat iki buçuk ay sonra azlolunarak ve evinde bile oturmasına müsâade edilmeyerek Hicaz'a gitmesi emrolunup Mısır'a gönderilmek istendi ve Gelibolu'ya kadar yollandı ise de sonra vazgeçildi ve bir müddet Gelibolu'da bırakılarak, bir fermanla İstanbul'a dâvet edildi ve üçüncü defâ nişancı oldu. Nişancılıktan ayrılmış ise de bir yıl sonra dördüncü defâ nişancı olmuştur. Üçüncü defâ sadrâzam kethüdâlığına getirilmiştir.Sadrâzam Silahdar Bıyıklı Ali Paşa'nın zamânında bu görevi yürüten Yirmisekizzâde Mehmed Saîd Paşa, Bıyıklı Ali Paşa'nın îdam edilmesi üzerine sadrâzam tâyin edilmiştir. Ancak sadrâzamlığı üç aydan uzun sürmemiştir. Kararsız ve şüpheci bir tabiatı olan III. Osman tarafından azledilerek, öldürülmeyeceğine dâir kendisine emniyet gelmek için oğlu Yirmisekizzâde Mesud Bey mübâşir tâyin edilerek kendisi İstanköy Adası’na sürgün edilmiş, malları da müsâdere edilmemiştir.

Yerine ikinci defâ Çorlulu Köse Bâhir Mustafa Paşa * tâyin edildi. Saîd Mehmed Paşa, daha sonra Hanya Sancağı’na ve Mısır Beylerbeyliğine tâyin edildi. Bu görevini de Köse Bâhir Mustafa Paşa'ya bırakarak, Adana Beylerbeyi olmuş, bir fermanla Beyşehir Sancağı da dâhil edilerek büyütülen Karaman Beylerbeyliğine getirilmiştir. Maraş Beylerbeyliğine tâyin edilmiş, aynı yılın Ekim ayında orada ölmüştür.

Değerli, bilgili, girişken, devlet işlerine ve siyâsî vaziyete ve Avrupa ahvâline vâkıf, tecrübeli ve iknâ kuvvetine sâhip bir vezirdi. Babasının 1720'deki Fransa elçiliğinden dönüşte İbrâhim Müteferrika ile birlikte Türkiye'de ilk matbaanın açılmasında büyük rolü olmuştur. Kendisi de, Rusya, İsveç ve Fransa'ya elçilikle gönderilerek görevlerini iyi bir şekilde yürütmüştür. Ayrıca bir tıp ders kitabı ve İsveç Sefâretnâmesi’ni yazmıştır. İlk Türk Mason olduğuna dâir (kanıtlanmamış) iddiâlar mevcuttur.


Koca Mehmed Râgıp Paşa* (1757-1763)

Şâir kişiliği ile tanınır. "Merd-i Kıptî şecaatin arz ederken sirkatin söyler (Çingene erkeği yiğitliğini anlatırken hırsızlığını söyler)" beyiti darb-ı mesel olmuştur. Ayrıca bilgi birikimi, devlet yönetmedeki becerisi ve de zamânının kriminal suçlularını yakalamadaki zekâsı da bu güne kadar söylenegelmiştir.

İstanbul'da doğdu. Babası Defterhâne Kâtibi Şevki Mustafa Efendi’ydi. Yetenekli ve zeki bir insan olduğundan, küçük yaşta babasının yanında Doğu dillerini öğrenmiş, iyi bir öğrenim görmüştü. Bağdat Defterdârı, sadâret mektupçusu, reisülküttab, Mısır Beylerbeyi olmuştur.

Bağdat Defterdarlığı sırasında bilim, edebiyat ve idâre işlerinde gösterdiği başarı, Bağdat Beylerbeyi Ahmed Paşa’nın takdîrini kazanmış, beylerbeyi için yazdığı kasîde de para bağışı ile mükâfatlandırılmıştı. Devlet mêmurluklarının alt kademelerinden başlayarak sadrâzamlığa kadar yükselen Koca Râgıp Paşa, imparatorluğun çözülmeye yüz tuttuğu bir dönemde sadrâzamlığı başarıyla yürütmüştür.

III. Mustafa'nın dul kız kardeşi Sâliha Sultan ile evlenmiş, bu evlilik kendisini pâdişâha daha da yakınlaştırmıştır. Sadrâzamlığı sırasında imparatorluk sürekli barış içinde yaşamıştır.

Eyâletlerde âsâyişin korunması, mâliyenin düzeltilmesi, askerin disiplinli eğitimi, savaş gemileri yapımı, Lâleli Câmii inşâsı, Koca Râgıp Paşa devrine rastlar.

Devlet adamlığını ve edebî kişiliğini bir arada yürüten Koca Râgıp Paşa, yaşarken şiirlerini toplayamamış ancak ölümünden sonra Müstakîmzâde'nin yardımı ile şiirleri düzenli bir dîvan hâlinde toplanmıştır. Koca Râgıp Paşa'nın günümüze kadar gelen ve İstanbul kütüphânelerinin bâzılarında asılları bulunan diğer eserleri ise "Münşeat", "Mecmûa", "Tahrik ve Tevfik", "Sefinetü’r-Râgıp"'tır.

1763 yılında ölen Koca Râgıp Paşa, İstanbul Koska'da kendi adını taşıyan kütüphânenin yanında gömülüdür.

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapabilirsiniz.