1 Ocak 2015 Perşembe

V. MEHMET (SULTAN REŞAT)




V. MEHMET

Otuz Beşinci Osmanlı Sultânı


Babası: Abdülmecit  
Annesi: Gülcemal Kadınefendi
Doğum Târihi: 2 Kasım 1844
Vefât Târihi: 3 Temmuz 1918
Saltanat Müddeti: 27 Nisan 1909 - 3 Temmuz 1918
Türbesi: İstanbul’dadır.


35. Osmanlı pâdişâhıdır. 100. İslam Halîfesidir. Sultan Reşat olarak da bilinir.

II. Mahmut'un torunudur. Babası Sultan Abdülmecit, annesi Gülcemal Kadınefendidir. Çocukluğu, pâdişah olan babasının yanında geçti. Amcası Sultan Abdülaziz zamânında rahat bir şehzâdelik yapmasına rağmen ağabeyi Sultan II. Abdülhamit zamânında sarayda hapis hayâtı yaşadı. Velîaht olduğu için devamlı kontrol altında tutuluyordu. Günlerini haremde geçirir, şiir ve kitap okurdu.

Sultan V. Mehmet Reşat, İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin desteğiyle 1909'da tahta çıktığında 65 yaşındaydı. Sultan II. Abdülhamit'in pâdişahlığı sırasında hapis hayâtı yaşadığı için devlet işlerinde tecrübe edinememişti. Pâdişahlığı sırasında yönetim daha çok İttihat ve Terakkî Partisi’nin ileri gelenlerinden Enver, Talat ve Cemal Paşaların elinde kaldı.

Mehmet Reşat'ın saltanâtı 9 yıl sürdü. 3 Temmuz 1918 târihinde kalp yetmezliğinden vefât etti. Sağlığında Mîmar Kemâleddin Bey'e yaptırdığı Eyüp'teki Sultan Reşat Türbesi'nde yatmaktadır.


Eşleri ve Çocukları

Kamres Başkadınefendi'den: Şehzâde Mehmet Ziyâeddîn Efendi
Dürriadn Kadınefendi'den: Şehzâde Mahmut Necmettin Efendi
Mihrengiz Kadınefendi'den: Şehzâde Ömer Hilmi Efendi


Diğer Eşleri

Nazperver Kadınefendi ve Dilfirib Kadınefendi (ö.1953)


Saltanâtı Dönemindeki Önemli Olaylar



Trablusgarp Savaşı

Tek bir ülke olarak birleşmekte diğer Avrupa ülkelerine göre geç kalan İtalya, sömürgecilik yarışına katılarak Kuzey Afrika'da Osmanlılara âit olan Trablusgarp'ı ele geçirmek istedi. Avrupalı devletlerin de desteğini alan İtalya, Osmanlı Devleti’ne bir ültimatom vererek, Trablusgarp'ın kendisine bırakılmasını istedi. İtalyanların bu isteği reddedilince Trablusgarp ve Bingazi işgal edildi (1911).

Mustafa Kemal ve Enver Bey Trablusgarp'a geçerek Derne ve Tobruk'ta önemli direniş hatları oluşturdular. İtalya Osmanlı Devleti'ni barışa zorlamak için Çanakkale'de Osmanlı istihkâmlarını denizden topa tuttular. Ayrıca Ege Denizi'ndeki On İki Ada’ya asker çıkardılar. Balkan Savaşlarının başlaması üzerine İtalyanlarla barış imzâlandı ve Trablusgarp Savaşı sona erdi. Yapılan Uşi Antlaşması'na göre Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya verildi. On İki Ada Yunanistan'ın işgal etmemesi için geri verilmek üzere İtalya'da bırakıldı.


I. Balkan Savaşı

Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Osmanlı Devleti’ni Balkanlardan çıkarmak isteyen Bulgaristan, SırbistanYunanistan ve Karadağ, Trablusgarp Savaşı’yla uğraşan Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. Rusya'nın saldırmama garantisine güvenen Osmanlı İmparatorluğu ordularını terhis etmişti. I. Balkan Savaşı sırasında birçok cephede birden savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti ağır yenilgiler aldı. Bulgarlar Çatalca'ya kadar ilerlediler, Yunanlar Selânik'i işgal etti. Bu olaylardan faydalanan Arnavutluk bağımsızlığını îlan etti.


II. Balkan Savaşı

Osmanlı Devleti’nden aldıkları toprakların kendi aralarında paylaşırken anlaşmazlık içerisine girdiler. SırbistanYunanistan ve RomanyaBulgaristan'a karşı savaşa başladı. Osmanlı Devleti bu fırsattan yararlanarak Bulgaristan'a savaş îlan etti. Osmanlı Ordusu târihî şehir Edirne'yi kurtardıktan sonra Meriç'e kadar ilerledi ancak, Avrupalı devletlerin müdâhalesi ihtimâline karşı daha fazla ileri gitmedi. II. Balkan Savaşı sonunda yapılan İstanbul Antlaşması ile Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti'ne geri verildi. Kavala ve Dedeağaç ise Bulgaristan'da kaldı. İki devlet arasında Meriç Nehri sınır oldu.


I. Dünyâ Savaşı

Osmanlı Devleti, I. Dünyâ Savaşı'na Almanya'nın yanında katıldı, birçok cephede savaştı. Çanakkale Savaşı'nda önemli bir direniş gösteren Osmanlı Devleti, tüm olumsuz şartlara rağmen, düşman donanmasının boğazlardan geçmesine izin vermedi. Osmanlı birliklerinin kazandığı yerel başarılar sonuca etki etmedi.


Dönemin Sadrâzamları



Hüseyin Hilmi Paşa: * ** (1909-1909), (1909-1910)



İbrâhim Hakkı Paşa* (1910-1911)

1863 yılında İstanbul'da doğdu. Babası İstanbul Şehremâneti Meclis Reisi (Belediye Meclisi Başkanı) Sakızlı Mehmed Remzi Efendi'ydi.

1882'de Mülkiye Mektebi’ni bitirdi. 1884'te mâbeyn tercümanı oldu. Hukuk mektebinde dersler verdi. 1908 yılında Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşa * kabinesinde Maârif ve Dâhiliye nâzırlıkları yaptı. Osmanlı Devleti’nin Roma büyükelçiliği görevini üstlendi. 1910 yılında da sadrâzam oldu. Aynı zamanda Hâriciye Nâzırlığını da birlikte götürdü.

1915'te Berlin büyükelçiliği yaptı. Brest Litovsk Barış Antlaşması’nın görüşmeleri sırasında Osmanlı heyetinde görev yaptı.

Berlin'de öldü. Cenâzesi İstanbul'a getirilerek Yahyâ Efendi Türbesi’nde defnedildi.


Küçük Mehmed Saîd Paşa* ** (1879-1880), (1880-1882), (1882-1882), (1882-1885), (1895-1895), (1901-1903), (1908-1908), (1911-1912)



Gâzî Ahmed Muhtar Paşa* (1912-1912)

1839 yılında Bursa'da doğdu. Babası İpekçi Halil Efendi'ydi. Babası 6 yaşında ölünce dedesi tarafından büyütülen Ahmed Muhtar ilk ve orta eğitimini Bursa'da tamamladı. Bursa Askerî İdâdîsi’ni bitirdikten sonra İstanbul'a giderek öğrenimini Harbiye Mektebi'nde sürdürdü. 1860 yılında Harbiye'yi birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı oldu.

Ahmed Muhtar Harbiye'den mêzun olduktan sonraki ilk görevi Serdâr-ı Ekrem Ömer Paşa'nın yanında Karadağ Savaşlarına katılmak oldu. Savaş sırasında küçük bir süvârî birliğiyle Ustruck Geçidi'ni ele geçirmeyi ve iki yerinden yaralanmasına rağmen destek kuvvetler gelene kadar geçidi elinde tutmayı başardı. Bu başarısından dolayı binbaşılığa yükseltildi.

Harbiye Mektebi'ne dönerek bir süre eğiticilik yaptı. 1864 yılında Abdülaziz'in oğlu Şehzâde Yusuf İzzeddîn Efendi'nin öğretmeni oldu. Şehzâdeyle birlikte 1864-1867 yılları arasında İngiltere, FransaAlmanya ve Avusturya'ya geziler yaptı.

Ahmed Muhtar 1867 yılında tekrar Karadağ'a döndü ve Karadağlılara karşı büyük başarılar kazandı. 1869 yılında Yemen'e tâyin edildi. Yemen'deki Arap isyanlarına karşı kazandığı başarılardan dolayı 1871 yılında 33 yaşında müşir rütbesini kazandı ve Yemen'e vâli oldu.

Daha sonra Şumnu, Erzurum, Bosna-Hersek ve Karadağ'da görev yaptı. 93 Harbi'nin arifesinde Pâdişah II. Abdülhamit tarafından Kafkas cephesinin başkomutanlığına getirildi. Ahmed Muhtar Paşa başkomutanlık görevini üstlenmek üzere 16 Mart 1877 târihinde deniz yoluyla Trabzon'a, oradan da 30 Mart 1877'de Erzurum'a ulaştı. 27 Nisan'da Rus birlikleri Doğubayazıt’ı işgal ettiler. 17 Mayıs'ta Ardahan Rusların eline geçti. Ahmed Muhtar Paşa Erzurum'u savunmak için Zivin'de bir savunma hattı oluşturdu. Komuta ettiği ordular Ruslara karşı 25 Ağustos'ta Gedikler Muhârebesi, 24 Ekim'de ise Yahniler Muhârebesi’ni kazandılar.

Mareşal rütbesine yükseltildi ve "Gâzî" unvânını aldı. Ancak Alacadağ Muhârebesi’nde komuta ettiği Osmanlı Ordusu yenilince, Ahmed Muhtar Paşa ordusuyla Erzurum’a çekildi. Ruslara karşı çok daha az bir asker gücüyle savaşmasına rağmen Azîziye Tabyası'nda Rusları defâlarca geri püskürtmeyi başardı. İstanbul'dan asker desteği istemesine rağmen asker yardımı alamayınca Kafkas ordusunu Bayburt'a çekmeye karar verdi. Bu sırada Tuna cephesindeki Rus ordularının İstanbul'a yaklaşması üzerine İstanbul'a çağrıldı ve Çatalca'da Ruslara karşı bir savunma hattı kurmakla görevlendirildi.

Ruslarla Ayastefanos Antlaşması görüşmeleri başlayınca savunma hattı Bakırköy'e kadar çekti. Savaşın son günlerinde erkân-ı harbiye başkanlığına getirildi. Ahmed Muhtar Paşa 93 Harbi sonrasında Tophâne Müşirliği, Manastır Vâliliği ve Üçüncü Ordu Müfettişliği gibi görevlerde bulundu.

1882-1908 yılları arasında fevkalâde komiser görevine atanarak 26 yıl Mısır'da yaşadı. Balkan Savaşı'ndan az önce V. Mehmet Reşat saltanâtında 22 Temmuz 1912 - 29 Ekim 1912 târihleri arasında üç ay sekiz gün sadrâzam oldu. Ancak bu görev kısa ömürlü oldu.

Balkan Savaşlarının çıkması üzerine Ahmed Muhtar Paşa'nın önerisiyle 5 Ağustos 1912'de 4. Meclis-i Mebûsan dağıtıldı. Sıkıyönetim îlan edildi. 29 Ekim 1912'de de Ahmed Muhtar Paşa sadrâzamlık görevinden istifâ etti.

93 Harbi'ndeki anılarını savaşın ardından “Sergüzeşt-i Hayâtımın Cild-i Sânîsi” adlı bir eserde toplamıştır. Ahmed Muhtar Paşa askerlik yeteneğinin yanı sıra gökbilim ve matematiğe ilgi duymaktaydı. Uluslararası saat sistemi ve Mîlâdî Takvim sisteminin kullanılmasını Osmanlı Devleti'nde ilk defâ ileri sürdü. Bu konuda “Islahât-ül Takvim” adlı bir kitap yazmıştır.

Ayrıca İstanbul'daki Dârüşşafaka Lisesi'nin kurucusudur. 1890 yılında açılışını yaptığı İstanbul'un Avrupa tren terminali olan Sirkeci Garı'na ilk önce Ahmed Muhtar Paşa'nın adı verilmişti, sonradan sâdece Sirkeci Garı olarak anılmaya başladı.

21 Ocak 1919 târihinde 80 yaşındayken İstanbul’da vefât etti ve Fâtih Câmii avlusuna gömüldü. Ahmed Muhtar Paşa'nın oğlu Mahmud Muhtar Paşa (Soyadı Kânûnu sonrasında Mahmut Muhtar Katırcıoğlu) Osmanlı Devleti'nde Bahriye Nâzırlığı yapmıştır. Diğer oğlu Sermet Muhtar Alus ise İstanbul konulu yazı ve kitaplarıyla tanınmış gazeteci, yazar ve karikatürist idi.

1877-1878 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında Ahmed Muhtar Paşa’nın karargâh olarak kullandığı XIX. yüzyılda yapılmış olan konak restore edilerek bir müze hâline getirilmiştir. Müze içerisinde Osmanlı - Rus Savaşları ile ilgili askerî malzemeler, savaş planları, haritalar ve fotoğraflar bulunmaktadır. Bu müzenin girişine Ahmed Muhtar Paşa’nın bir büstü yapılmıştır.


Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşa* ** (1885-1891), (1895-1895), (1908-1909), (1912-1913)



Mahmud Şevket Paşa* (1913-1913)

Basra Mutasarrıfı Kethüdâzâde Süleyman Bey'in oğludur. İlk ve ortaöğrenimini Bağdat'ta tamamladıktan sonra İstanbul'a gitti. 1882'de kurmay yüzbaşı olarak Mekteb-i Harbiyye'yi bitirdikten sonra bir süre Girit'te görev yaptı. Ertesi yıl Mekteb-i Harbiye'de öğretmenliğe başladı. Bir süre Baron Von der Goltz'un maiyyetinde çalıştı, silah satın alma komisyonu üyesi olarak Almanya'ya gitti.

1884'te kolağası, 1886'da binbaşı, 1889'da kaymakam oldu. 1891'de miralaylığa yükseldi. Aynı yıl yeniden Almanya'ya gitti ve uzun süre orada kaldı. Dönüşünde (1899) mirlivâlığa yükseltildi ve Tophâne-i Âmire Muâyene Komisyonu Başkanı vekilliğine atandı.

1901'de ferik oldu. 1905'te birinci ferik rütbesiyle Kosova Vâliliğine atandı. Bu görevi sırasında Makedonya sorununun çözümü için harcadığı etkin çabalar nedeniyle ordu içinde ve halk arasında saygınlık kazandı. II. Meşrûtiyet'in îlânından sonra Selânik'te bulunan Üçüncü Ordu komutanlığına atandı. Bu görevdeyken 31 Mart Olayı'nın çıkması üzerine, daha sonra Hareket Ordusu olarak anılacak olan birlikleri İstanbul'a gönderdi. Kendisi de 22 Nisan 1909'da İstanbul'a giderek komutayı ele aldı ve sıkıyönetim îlan etti.

II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesinden sonra kurulan İbrâhim Hakkı Paşa kabinesinde Harbiye Nâzırı oldu ve güçlü bir konuma yükseldi. Ama İttihat ve Terakkî'nin baskısı sonunda görevinden istifâ etmek zorunda kaldı.

İttihat ve Terakkî'nin gerçekleştirdiği hükûmet darbesinden sonra (Bâb-ı Âlî Baskını) sonra sadrâzamlığa getirildi. Bu dönemde Balkan Savaşı yenilgisinin sonuçlarıyla karşı karşıya kaldı. Osmanlı Devleti'nin ıslahat programı konusunda İngiltere, sınır anlaşmazlıkları konusunda da İran'la arasında doğan sınır sorunlarını çözmeye çalıştı. Bir yandan da hem İttihat ve Terakkî'ye karşı gelişen muhâlefetle, hem de İttihat ve Terakkî içindeki çekişmelerle uğraştı. Gerek bu iç ve dış sorunlar, gerekse asıl iktidârın İttihat ve Terakkî'nin elinde olması, yapmak istediği reformları gerçekleştirmesini engelledi.

11 Haziran 1913 günü Beyazıt Meydanı'nda makam otomobilinin içindeyken uğradığı suikast sonucu öldürüldü ve İstanbul'un Şişli semtinde 31 Mart şehitlerinin anısına dikilmiş Âbide-i Hürriyet'in bulunduğu Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ne gömüldü. Suikast sırasında içinde bulunduğu otomobil, üniforması, öldürülen yâverlerinin kıyâfetleri ve silahlar İstanbul Harbiye'deki Askerî Müze'de sergilenmektedir.


Saîd Halîm Paşa* (1913-1917)

Arnavut kökenlidir. 1863 yılında Kâhire'de doğmuştur. Mısır Beylerbeyi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın dört oğlundan biri olan Mehmed Abdülhalîm Paşa'nın oğludur.

Saîd Halîm Paşa ilk ve orta tahsîlini Kâhire'de özel olarak yapmış, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir. Daha sonra İsviçre'de beş yıl siyâsal bilgiler öğrenimi görmüştür. 1888'de mîrimîran rütbesi ile ve Mecidî Nişanı ile Şûrâ-yı Devlet âzâsı olmuştur. Kendisine, 1889'da İkinci ve 1892'de Birinci Rütbe-i Osmânî ve 1899'da Murassa Mecidî Nişanı, 1900'de de Rumeli Beylerbeyi Pâyesi verilmiştir. 1908'de ise bulunduğu Şûrâ-yı Devlet âzâlığından kadro dışı bırakılmış, ancak aynı dönemde belediye genel seçimlerinde Yeniköy Belediye Dâiresi Reisliğine tâyin olunmuştur. Daha sonra ise Cemiyet-i Umûmiye-i Belediye ikinci reisliği, 1908'de de Âyân Meclisi âzâlığı yapmıştır. 23 Ocak 1912-23 Temmuz 1912 târihlerinde Şûrâ-yı Devlet Reisliği de kendisine verilmiştir. Saîd Halîm Paşa 1912'de reislikten çekilmiştir. Bu sırada İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin genel sekreterliğine seçilmiş, Mahmud Şevket Paşa'nın sadrâzamlığı sırasında 1913'te de ikinci defâ Şûrâ-yı Devlet Reisliğine ve üç gün sonra Hâriciye Nezâreti'ne atanmıştır.

Mahmud Şevket Paşa'nın şehit edilmesinden sonra 1913'te sadrâzamlığa getirilmiştir. Saîd Halîm Paşa, 1913 Eylül’ünde, Bulgarlar Edirne'nin Osmanlı Devleti’nde kalması ve Meriç Nehri hudut olmak üzere sulh imzâlanması hizmeti sebebi ile pâdişah tarafından İmtiyaz Nişanı ile onurlandırılmıştır.

Osmanlı Devleti 1914 yılında tarafsızlığının ihlal edilmesi nedeni ile I. Dünyâ Savaşı'na katıldı. Bu süreçte Almanya Sefîri Baron Wangenheim ile Yeniköy'de Saîd Halîm Paşa Yalısı’nda ittifak antlaşması imzâ edilmiştir. 1915'te Hâriciye Nâzırlığından, 1917'de sadrâzamlıktan çekilmiştir (yerine Talat Paşa geçmiştir).1919 Mart ayında harp îlânı sırasındaki bâzı kabine âzâları ve Saîd Halîm Paşa tutuklanmış, paşa, diğer mebuslar ile berâber tahliye olunduktan sonra Roma'ya gitmiştir.

6 Aralık 1921 Salı günü akşamı araba ile evinin kapısına geldiği sırada Ermeni komitacısının silahlı saldırısına uğrayarak hayâtını kaybetmiştir. Naaşı İstanbul'a getirilmiş ve 30 Aralık 1921 günü Yeniköy'deki yalısından alınarak büyük törenle II. Mahmut Türbesi’nin bahçesine defnedilmiştir.


Mehmed Talat Paşa* (1917-1918)

Edirne Lisesi'nden mêzun olmuştur. İttihat ve Terakkî kurucularından ve önde gelen siyâsetçilerindendir.

Meclis VekilliğiDâhiliye Nâzırlığı, Posta Vekilliği ve 1917'de sadrâzamlık yapmıştır. Ayrıca 1909-1910 yılları arasında “büyük üstadlık” yapmıştır.

Dünyâ Savaşı sırasında Ermenileri sürgün etmek için Tehcir Kânûnu’nun çıkarılmasında etkin rol oynamıştır.

Sovyet Devrimi’nin gerçekleşmesiyle savaştan çekilen Rusya ile 3 Mart 1918'de imzâlanan Brest Litovsk Barış Antlaşması'na Osmanlı Devleti temsilcisi olarak imzâ atan Talat Paşa'nın ısrarları netîcesinde Rusya, 1878'de 93 Harbi sırasında işgal ederek aldığı tüm toprakları, yâni Ardahan, Kars, Artvin ve Batum'u antlaşmayı tâkiben Osmanlı Devleti'ne iâde etmiştir.

Osmanlı Devleti’nin katıldığı I. Dünyâ Savaşı'nın yenilgi ile sonuçlandığı görülünce İttihat ve Terakkî'nin bir kısım ileri gelenleri ile birlikte 1918 yılında ülkeyi terk etmiş, 15 Mart 1921 târihinde, Almanya'da bir Ermeni komitacı ve suikastçi olan Soghomon Tehlirian tarafından suikaste uğrayarak öldürülmüştür. Suikastçı Alman mahkemesinde 1,5 günlük bir yargılama sonucu beraat etmiştir. 

Mehmed Talat Paşa'nın kemikleri, 1943 yılında alınan Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye'ye geri getirilmiş ve Hürriyet-i Ebediye Şehitliğine gömülmüştür. TBMM'nin 1926 yılında kabul ettiği bir kânunla âilesine ev tahsis edilmiş ve şehit aylığı bağlanmıştır.
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapabilirsiniz.