V. MURAT
Otuz Üçüncü Osmanlı Sultânı
Babası: Abdülmecit
Annesi: Şevkefza Sultan
Doğum Târihi: 8 Şubat 1830
Vefât Târihi: 4 Nisan 1876
Saltanat Müddeti: 30 Mayıs 1876 - 31 Ağustos
1876
Türbesi:
İstanbul’dadır.
Sultan Murat 21 Eylül 1840'ta İstanbul'da, Çırağan Sarayı'nda doğdu. Pâdişah Abdülmecit ile Şevkefza Kadınefendi'nin büyük oğullarıydı. Babası Pâdişah Abdülmecit tarafından
çok sevilmekte ve bu nedenle onun tarafından velîaht îlan edilmek
istenmekteydi.
Öğrenim Hayâtı
Babasının ilk erkek evlâdı olması
dolayısıyla öğrenimi ve eğitimine büyük özen gösterilen V. Murat, döneminin en
ünlü bilginlerinden Doğu kültürü ve fen alanında ders aldı. Önce Ethem
Paşa'dan, sonra ise Kemal Paşa ile Gardet adlı bir Fransız’dan ders alarak 14 yaşında öğrenmeye başladığı Fransızcasını ilerletti. Mızıka-yı Hümâyun Komutanı Guatelli Paşa ve Augusto Lombardi adlı bir diğer
İtalyan’dan aldığı piyano dersleriyle mûsıkî alanında ilerleme
kaydetti ve kendi kendine birçok şarkı besteledi.
Velîahtlık Dönemi
Sultan Abdülaziz ile berâber çıktığı
Avrupa seyahati sırasında Avrupa'yı yakından görüp hayran kalmış, bu gezi
sırasında İngiltere'de tanıştığı Galler Prensi (sonradan İngiltere Kralı olan
VII. Edward) ile yakın bir dostluk kurmuştu. Mason olan tek Osmanlı Pâdişâhıdır, Masonlukta 18. dereceye kadar yükselmiştir. Amcasının
tanıdığı serbestlik sâyesinde, Kurbağalıdere’deki köşkünde âilesi ve maiyyeti ile birlikte rahat bir hayat yaşadı.
Tahta Çıkış ve Hükümdarlığı
Sultan V. Murat, tahttan indirilen Sultan Abdülaziz'in yerine 30 Mayıs 1876'da pâdişah oldu. Cülus ve biat târihinin kararlaştırılan günden bir gün önceye alındığı kendisine bildirilmediği için dâiresine
gelen askerler tarafından tutuklanacağı vehmine kapılarak depresyona girdi.
Serasker Hüseyin Avni Paşa'nın arabasına binerken paşa arabadan inmeyerek
büyük bir protokol rezâletine imzâ atmakla berâber, belinden
çıkardığı silâhı korku içindeki V. Murat'a uzatmış ve korkusu bir kat daha
artmıştır. Rıhtımdan saltanat kayığına bindirileceği sırada denizin fırtınadan dolayı
kabarması üzerine korkuya kapılarak binmek istememiş, müdâhale edilerek
bindirilmiş, Sarayburnu'na geçilerek bir arabayla Beyazıt'taki seraskerlik binâsına gidilerek orada biat törenine başlanmıştır. Sultan Abdülaziz'in Topkapı Sarayı'na
nakledildiği haberi gelince acele ile Dolmabahçe Sarayı'na gidilerek törene orada devam edilmiştir.
Kısa süre içinde yaşadığı olayların
etkisiyle artan korkusu yüzünden, törenin kısa kesilmesi kararlaştırılmış,
toplu hâlde huzûra alınan gayrimüslim cemâat rûhânîleri kendilerine
mahsus kıyâfetleriyle üzerine yürüyünce kaçmaya çalışmıştır. Seraskerlikte ve
saraydaki tören sırasında geleneksel taht Topkapı Sarayı'ndan
getirilememiş ve atalarının tahtına oturamamıştır. Pâdişahların törenle Cuma
namazına gittikleri Cuma Selâmlığı sırasında kendini sarayın havuzuna atmaya çalışması
yüzünden bu törene bir daha cesâret edilememiş, daha da önemlisi saltanâtının meşrûiyetinin tasdîki anlamına gelen kılıç alayı
yapılamamıştır.
Birkaç gün sonra Sultan Abdülaziz'in
ölüm haberinin gelmesi ve ardından Hüseyin Avni Paşa'nın Çerkes Hasan adlı genç subay tarafından
öldürülmesi olayları üzerine kendini tamâmen kaybederek yatağında gözleri
havaya dikilmiş hâlde hareketsiz kalakalmıştır. Husûsî doktoru olan Dr. Napolyon’un
bir küvetin içine yatırarak elli sülük ile kan almak gibi son derece hatâlı tedâvî
yöntemleriyle durumu daha da fenâlaşmış ve âdetâ kendisinden ümit kesilmişti. Bu
durumda kendisinden umdukları ümitlerin suya düştüğü kanaatine varan devlet
adamlarının kararıyla 93 gün kaldığı Osmanlı tahtından 31 Ağustos 1876 târihinde
indirildi.
Sonraki Yaşamı
II. Abdülhamit tarafından Çırağan Sarayı'nda
âilesi ile birlikte zorunlu ikâmete mecbur edildi. Akıl sağlığı bir süre sonra
düzeldi. İki yıl sonra Ali Suavi Vakâsı patlak verince âilesiyle berâber Çırağan’ın bugün Beşiktaş Anadolu Lisesi olarak kullanılan harem binâsına nakledildi. Bu olaya kadar tanınan birtakım
serbestlikler tamâmen kaldırılmış ve eski pâdişah âilesi ile berâber pek çok
mahrûmiyetlere mâruz kalmıştır. Akıl sağlığına tekrar kavuştuğu yönündeki
söylentilerin maiyyetindeki bâzı kalfalar tarafından ortalığa yayılması bu
tedbirlerin alınmasında etkili olmuştur. Çırağan'ın dışarı ile tamâmen irtibâtının kesilmesi ve sıkı bir
tarassut altına alınması bu dönemdedir. Âilesi ve maiyyetindekilerle berâber
kalabalık bir grubu oluşturmuşlar ve bu zümreye "Çırağanlılar" adı
verilmiştir. Günlerini piyano çalarak, torunlarına ithâf ettiği besteler
yaparak ve onların müzik yönünde eğitimleriyle ilgilenerek geçirdi. 28 yıl
süren bu uzun mahrûmiyet yıllarında âilesi genişlemekle berâber kayıplar da
yaşanmıştır. Çırağan yıllarında iki kızı, sekiz torunu ve Şehzâde Ahmed Nihat
Efendi'nin oğlu olan torun çocuğu Şehzâde Ali Vasıb Efendi dünyâya gelmişlerdir
(1903). Bununla berâber Fehime Sultan’ın annesi Meyliservet Kadınefendi, kızı Aliye Sultan, torunu Celîle Sultan, Selâhaddîn
Efendi'nin ölü doğan iki oğlu ve üç gelini vefât etmiş bu kayıplar eski pâdişâhı
derinden sarsmıştır. Özellikle büyük bir sevgiyle bağlı olduğu annesi Şevkefza Vâlide Sultan'ın vefâtından sonra günlerce kimseyle görüşmemiş, yemek yemeği bile
reddederek kederini uzun zaman yaşamış, eski günlerindeki hayâta bağlı hâlinden
eser kalmamıştır. Kızı Hadice Sultan'ın, II. Abdülhamit'in dâmatlarından Kemâleddîn Paşa ile giriştiği bir gönül ilişkisinin
açığa çıkması üzerine şeker hastalığına yakalanmış ve bu rahatsızlığına eşlik
eden kanlı basurun da etkisiyle 29 Ağustos 1904'te vefât etmiştir. Sultan II. Abdülhamit tarafından sessiz sedâsız ve
gösterişsiz şekilde Yeni Câmi türbesinde annesinin yanına defnedilmesi
emredildi. Cenâzesi Topkapı Sarayı'na nakledilmiş, pâdişahlara mahsus şekilde Hırka-i Saâdet Dâiresi'nde gasledilerek teçhiz ve tekfini yapıldıktan sonra cenâze
namazı için Sirkeci'ye getirilmiştir. Burada halkın dikkatini çekmemek ve
herhangi bir taşkınlığı engellemek için askerî birlikler kordon oluşturarak
sıkı tedbir almalarına rağmen, bâzı gruplar kordonu aşarak tabuta ulaşmışlar ve
eski pâdişâha duydukları saygıyı göstermişlerdir. Yeni Câmi Turhan Vâlide
Sultan Türbesi'ne ek olarak inşâ edilen Cedid Havâtin Türbesi'nde annesinin yanına defnedildi.
Kişiliği ve Özle Hayâtı
Çocukluğunda iyi bir eğitim alan Sultan V. Murat, iyi derecede Fransızca öğrendi. Okumaya ve edebiyâta oldukça düşkündü. Fırsat
buldukça Fransa'dan getirttiği kitapları, yabancı gazeteleri uzun uzun
okur, velîahtlık döneminde Ziyâ Paşa, Nâmık Kemal gibi o devrin birçok şâiri ile sohbetlerde
bulunurdu. Müziğe de meraklı olan Sultan V. Murat, hem piyano çalar hem de Batı müziği dalında
besteler yapardı. Schottich ve Valse bilinen eserleridir. Sultan Vahideddin'in
deyişiyle; "Birâderi (V. Murat'ı) terâzinin
bir tarafına, biz diğer yedi birâderi öbür tarafına koysalar birâder ağır basardı."
dediği kaynaklarda belirtilmiştir. Âilesine ve maiyyetine karşı son derece
kibar muâmelede bulunan, gerçek nezâket sâhibi, hassas bir duygu yapısına sâhip,
hitâbeti ve davranışları ile çevresindeki kişileri etkileyebilen değerli bir
kişilik yapısına sâhipti.
Eşleri
Eleron Mevhibe Başkadınefendi (1835-1936)
Reftarıdil Kadınefendi (1838-1936)'den: Şehzâde
Mehmed Selâhaddîn Efendi
Şâyân Kadınefendi (1853-1945)'den:
Hadice Sultan (1870-1938). (İlk evliliği Ali Vasıf Paşa (ö.1918) iledir. Bu
evlilikten Ayşe Hanımsultan dünyâya gelmiştir. İkinci eşi Rauf Hayreddîn
Beyefendi'dir. Çocukları: Hayrî Beyefendi, Selma Hanımsultan (1914-1941).
Kenize Murad'ın annesidir.)
Meyliservet Kadınefendi (1854-91)'den:
Fehime Sultan (1875-1929). (İlk eşi Ali Gâlip Paşa (1871-1950)’dır. İkinci
evliliğini Mahmut Behçet Bey ile yapmıştır. Çocuksuzdur.)
Resan Hanımefendi (1860-1910)'den:
Fatma Sultan (1879-1932). (Eşi Mahmut Refik İris (1887-1952)'dir.
Diğer Eşleri
Cevherriz Hanımefendi, Nevdür
Hanımefendi, Remişnaz Hanımefendi ve Filizten Hanımefendi.
Çocukları
Ayşe Hadice Hanımefendi (1909-1968),
Mehmed Ali Beyefendi (1909-1981), Celâleddîn İris (1916-1997) , Aliye Sultan (1880-1903).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapabilirsiniz.