II. MUSTAFA
Yirmi İkinci Osmanlı Sultânı
Babası: IV. Mehmet
Annesi: Emetullah Râbia Gülnuş Sultan
Doğum Târihi: 6 Şubat 1664
Vefât Târihi: 29 Aralık 1703
Saltanat Müddeti: 6 Şubat 1695 - 22
Ağustos 1703
Türbesi: İstanbul’dadır.
Kuvvetli bir ilim tahsîli yaptı. Tahta geçtiğinin üçüncü günü yapacağı işleri anlatan bir hatt-ı hümâyun yayınladı. Yazısında: "Zevk,
sefâ ve rahatı kendimize haram eylemişizdir." diyordu. Yine vezirlerinden
birine yazmış olduğu yazı şöyledir: "Bana
ağırlık ve hazîne lâzım değil. Yerine göre kuru ekmek yerim. Vücûdumu din
uğruna harcarım. Sıkıntının her çeşidine sabrederim. Milletime hizmet tamam
olmadıkça, seferden dönmem. Elbette sefere bizzat kendim
giderim."
Saltanâtı Dönemindeki Önemli Olaylar
Avusturya Seferleri
Tahta geçtiği zaman Osmanlı Devleti
Avusturya ile karada ve Venedik'le deniz ve karada savaşa devam etmekteydi. Lehistan ve Rusya ile anlaşmazlık çok ciddîleşmişti. Sultan II. Mustafa
Balkanlar’da
savaş için askerî merkez olan Edirne'de kalarak savaş işleri ile uğraşmak zorunda kaldı.
Birinci Avusturya Seferi'ne II. Mustafa tahta geçmesinin beşinci ayında 30 Haziran
1695'te Edirne'den hareketle başladı. Ordu Belgrad'a geldiği zaman o zamâna kadar orada ikâmet etmekte olan
Orta Macaristan Kralı Tökeli İmre bir şayka ile Tuna Nehri üzerinden İstanbul'a gönderildi. Sonra Avusturya ordusuna karşı Lugoş Muhârebesi'ni kazandı. Bu nedenle II. Mustafa “Gâzî” unvânı aldı.
Sonra II. Mustafa İstanbul'a döndü ve 14 Kasım 1695'te Davutpaşa Ordugâhı’na
indi ve 4 gün sonra büyük bir alayla İstanbul'a gelip Topkapı Sarayı'na yerleşti.
İkinci Avusturya Seferi için II. Mustafa
8 Nisan 1696’da Davutpaşa Ordugâhı’nda kurulan sultan otaına çıktı ve oradan ordu ile 22 Nisan 1696’da Avusturya'ya doğru yola çıktı. 27 Ağustos 1696'da Osmanlı Ordusu Avusturya ordusu ile
Temeşvar yakınında Ulaş Muhârebesi’ne girişti ve II. Mustafa komutası altındaki Osmanlı Ordusu
gâlip geldi. 26 Ekim 1696’da II. Mustafa ordu ile İstanbul'a döndü.
Üçüncü Avusturya Seferi için II. Mustafa 20
Mayıs 1697'de Edirne'de otağa çıktı. Ancak 11 Eylül 1697'de Prens Savoylu Eugen komutasındaki Avusturya ordusuna karşı yapılan Zenta Muhârebesi sonucu Osmanlı Devleti için büyük bir bozgun ve bir fâcia
oldu. Tisa Nehri’ni
geçemeyen Vezîriâzam Elmas Mehmed Paşa, dört dîvan vezîri, eyâlet paşaları,
30 kadar yeniçeri ağası
subay, ordunun 30.000 asker ve diğer subayı düşman çemberinde kalıp imhâ edildi
ve Tisza Irmağı'nı geçerken boğuldular. Bu yenilgide Osmanlı Devleti bir anda
savunmasız kaldı.
Bu arada Venedikliler Mora ve Dalmaçya'ya; Lehistan ise Boğdan'a saldırdı. Aynı dönemde Rusya'nın başına Deli Petro geçmişti. Deli Petro ordusunu modernize etmiş, boğazlardan
Akdeniz'e
inme ve Karadeniz'e
egemen olma çabalarına girişmişti.
1695'teki saldırıda başarısız olmuş,
fakat bir yıl sonra Azak Kalesi’ni ele geçirmişti (6 Ağustos 1696). Uzun süren savaşlar sonunda Osmanlı Devleti yorgun düşmüştü.
Karlofça Antlaşması
Son Avusturya Seferi’ndeki Zenta Yenilgisi bir fâcia
olmuştu. Özellikle İngiliz hükûmetinin elçisi Lord Paget ile Hollanda elçisi Jacob Colyer’in araya girmesi sonucu, Sultan II. Mustafa
barışa râzı oldu. İmzâlanan Karlofça Antlaşması'yla Banat ve Temeşvar hâriç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakıldı (26 Ocak 1699).
Karlofça Antlaşması Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır.
Bu târihten sonra Osmanlı Devleti'nin Gerileme Dönemi başlar. Ayrıca bir
yıl sonra Rusya ile de bir antlaşma yapıldı. 14 Temmuz 1700 târihinde imzâlanan
İstanbul Antlaşması ile Azak Kalesi Rusya'ya bırakıldı.
Edirne Vakâsı ve Tahttan İndirilme
Târih 1703 yılına gelmiş, Osmanlı
Devleti'nin kötü gidişine dur denilememişti. Pâdişah tahta çıktığında
söylediklerini unutmuş gibiydi. "Zevk
ve sefâ bana haram olsun" dediği hâlde, av partileri düzenliyor,
aylarca av peşinde dolaşıyordu. Devlet işlerini sadrâzamlarına ve eski hocası olan sonradan şeyhülislam yaptığı Feyzullah Efendi'ye
bırakmıştı. Bu durum ordu içinde hoşnutsuzluğa yol açtı.
Sultan II. Mustafa ava merak salmasının ardından İstanbul yerine Edirne'de oturmaya başladı. Mart 1700’den sonra İstanbul'a
dönmedi. İstanbul'daki askerler bu duruma isyan edip, Edirne üstüne yürüdüler. Sultan II. Mustafa,
Edirne'de bulunan askerleri teşkîlatlandırıp yolları tutturdu ama Edirne
ordusunun komutanları kardeşkanı dökmemek için geri çekildiler. İstanbul'dan
gelen ordu Edirne'ye girdi ve Şeyhülislam Feyzullah Efendi onlar tarafından öldürüldü.
Sultan II. Mustafa tahttan indirildi.
Yerine kardeşi Sultan III. Ahmet tahta çıkarıldı ( 22 Ağustos 1703). Sultan II.
Mustafa tahttan indirildikten sonra fazla yaşamadı ve 29 Aralık 1703'te öldü. Cenâzesi
İstanbul'a getirilip, Turhan Vâlide Sultan Türbesi’nde
babası Sultan IV. Mehmet'in yanına gömülmüştür.
Mimârî Çalışmalar
Sultan II. Mustafa döneminde yapılan mîmârî çalışmalar şunlardır;
Saraçhânebaşı Amcazâde Hüseyin Paşa Külliyesi,
Anadolu Hisarı
üzerinde Meşrûta Yalı,
Fâtih semtinde Millet Kütüphânesi, Erzurum Kurşunlu Câmii.
Hasekileri
Sâliha, Hafise ve Şehsüvar Kadın’lardır.
Erkek Çocukları
On bir oğlu olmuştur. Bunlar doğum
sırasıyla I. Mahmut, Mehmed, Selim, Murat, Murat, Ahmet, III. Osman, Hasan,
Hüseyin, Ahmet, Süleyman
Kız Çocukları
Ayşe Sultan: Kocaları sırayla Köprülü Numan Paşa, Tezkereci İbrâhim Paşa, Koca Mustafa Paşa.
Emine Sultan: Kocaları sırayla Çorlulu Ali Paşa, Recep Paşa, İbrâhim Paşa, Abdullah Paşa.
Safiyye Sultan: Kocaları sırayla Maktulzâde
Ali Paşa, Mirzâ Mehmed Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Ebubekir Paşa.
İmmetullah Sultan: Kocası Sirke Osman
Paşa
Rukiye, Fatma, Ümmügülsüm, Rukiyye,
Zeyneb ve Esmâ küçük yaşta ölmüşlerdir.
Dönemin Sadrâzamları
Sürmeli Ali Paşa: * ** (1694-1695)
Elmas Mehmed Paşa: * (1695-1697)
1662’de Kastamonu’nun Cide kazâsına bağlı Hoşalay’da doğdu. Babası Sâdık Reis, bir gemi kaptanıydı. Genç
yaşta Divrikli Mehmed Ağa’nın hizmetine girdi. 1677’de Mehmed Ağa’nın Trablusşam
Beylerbeyliğine tâyini üzerine, onunla birlikte gitti. Daha sonra Sultan IV. Mehmet’in
isteği üzerine Enderun’da Hazîne Odası’na, 1685’te de Has Oda’ya alındı. Süratle terfî ederek çuhadar ve rikabdar oldu. II. Süleyman Han zamânında silahdarlığa getirildi (1687). 1688’de beylerbeyilik pâyesiyle nişancı oldu. 1689’da vezir rütbesini aldı.
Elmas Mehmed Paşa 1695 Nisan’ında Sürmeli Ali Paşa’nın yerine vezîriâzam oldu. Sultan II. Mustafa’nın
üç seferine de iştirak etti. Lipva
ve Lugoş kalelerinin Avusturyalılar’dan alınmasında önemli rol oynadı. 1697’deki son seferde Zenta Bozgunu sırasında askerin geri dönmesini önlemek
isterken yeniçeriler tarafından parçalanmak sûretiyle öldürüldü. Vezîriâzamlığı iki buçuk sene kadar
olup ölümünde 36 yaşlarındaydı. Yakışıklı olmasından dolayı “Elmas” lâkabı
almıştır. Muktedir ve işinin ehli bir devlet adamıydı.
Köprülü Amcazâde Hacı Hüseyin Paşa: * (1697-1702)
Köprülü Mehmed Paşa'nın kardeşi Hasan Ağa'nın oğludur. Bu yüzden "Amcazâde"
olarak anılır. Gençliğinde babasının Bulgaristan'ın Prevadi kasabasının Kozluca Köyü’ndeki çiftliğinde serbest bir
hayat sürdü.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın Viyana Seferi’ne katıldı. Viyana Kuşatması’nın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine sadrâzama olan yakınlığından ötürü tutuklandı. Serbest kaldıktan
sonra bir beylerbeyi göreviyle
İstanbul'dan uzaklaştırıldı. Gelibolu yakınlarındaki Çardak Muhâfızlığına getirildi. Birkaç sene sonra vezirliğe getirildi ve
Seddülbâhir Muhâfızı oldu. İstanbul Kaymakamlığı yaptı ancak Seddülbâhir Muhâfızlığına geri gönderildi. Çok
geçmeden kaptanıderyâlığa atandı ve Sakız Adası’nın geri alınmasını sağladı. Kendisine Sakız Muhâfızlığı verildi. 1696'da
ikinci kez İstanbul Kaymakamlığına getirildi. O yıl Belgrad Muhâfızlığına getirildi.
Belgrad'da toplanan savaş meclisinde Temeşvar üzerine gidilmeyip Varadin'in alınmasını ileri sürdü. Ancak önerisi kabul edilmedi.
Osmanlı Ordusu Zenta Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrayınca 1697'de Amcazâde Hüseyin
Paşa tam bağımsız iş görmek koşuluyla sadrâzamlığa getirildi.
Avusturya, Rusya, Lehistan ve Venedik ile on beş yıldır süren savaşı sürdürmeyi uygun görmedi. II.
Mustafa'yı barış yapılması gerektiğine iknâ etti ve uzun süren görüşmelerin
ardından Avusturya, Venedik ve Lehistan'la 1699 yılında Karlofça Antlaşması imzâlandı.
Rusya ile de İstanbul Antlaşması imzâlandı. Vergi sisteminde, ordunun teşkîlâtında
ve eğitiminde, kürekli gemilerden oluşan eski donanmanın yerine yelkenli gemilerden oluşan yeni bir donanma
yapılması gibi konularda büyük değişiklikler yaptı. Kaptanıderyâ Mezomorta Hüseyin Paşa'nın yardımıyla denizcilikte başarı sağlandı. Ancak bu sert
reformları
ulemâyı gücendirdi. Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin işlerine karışması otoritesinin kısılmasına neden oldu.
Görevden çekilmek istediyse de kabul edilmedi. Ancak hastalanınca emekli oldu
ve Silivri'deki çiftliğine çekildi. On beş gün sonra 1702'nin Eylül
ayında burada öldü. Cenâzesi İstanbul'a getirilerek Saraçhânebaşı'ndaki türbesine gömüldü. Hüseyin Paşa bu târihte ölmemiş olsa
kesinlikle siyâsî rakiplerinin kurbanı olacaktı.
Daltaban Mustafa Paşa: * (1702-1703)
1684 yılında kapıcılar kethüdâsı oldu. Sırasıyla cebecibaşı ve yeniçeri ağası oldu. Vezirliğe yükseltilerek Babadağ Muhâfızlığına atandı. 1695 yılında Anadolu Vâliliğine, 1696 yılında Diyarbakır Vâliliğine atandı.
Avusturya Seferi sırasında Sofya'da iken mezâliminden şikâyet olunması üzerine vezirliği
elinden alınarak Bosna sınırında Poçitel Palankası’nda görevlendirildi. Bosna'ya düşman saldırısının artması
üzerine 1697 yılında vezirliği iâde edilerek Bosna Cephesi seraskerliğine getirildi. Bosna'da başarılar göstererek düşmanı
püskürttü.
1698 yılında Urfa merkezli Rakka Beylerbeyliğine tâyin edildi. 1699 yılında
Bağdat Beylerbeyliğine görevlendirildi. Âsî kuvvetlerin elinden
Basra ve Kurna'yı geri aldı, âsî kuvvetleri sindirdi. Başarıları üzerine
önce tekrar Anadolu Vâliliğine sonrada 1702 yılında sadrâzamlığa getirildi. Şeyhülislâmın ve kendisini istemeyenlerin nüfûzunu kıramadı. Kırım Hânı'nı pâdişâha karşı tahrik etmek suçuyla 1703 yılında görevinden azledilerek
üç gün sonra öldürüldü.
Rami Mehmed Paşa: (1703-1703)
İstanbul'un Eyüp semtinde doğdu. Babası Terâzici Hasan Ağa idi. Öğrenimini
tamamladıktan sonra reisülküttablık kalemi ve Dîvân-ı Hümâyun kaleminde çalıştı.
“Rami” mahlasıyla şiirler yazdı.
Dönemin büyük şâirleri olan Nâbî ve Sâmi gibi üstatlarla çalıştı. 1696 yılında reisülküttab oldu. Bu sıfatla 1699 yılında Karlofça Antlaşması’nın müzâkerelerinde önemli bir rol oynadı. 1703 yılında
Daltaban Mustafa Paşa'nın azledilmesi üzerine sadrâzam oldu. 7 ay kadar sadrâzamlık
yaptıktan sonra II. Mustafa'nın tahttan indirilmesi ile sonuçlanan Edirne Vakâsı nedeniyle görevden alındı.
Kıbrıs ve Mısır Beylerbeyliği yaptı. Mısır Beylerbeyi iken Rodos'a sürgüne gönderildi ve oradayken 1704 yılında öldü.
Sadrâzamlığı sırasında II. Mustafa
tarafından İstanbul'un Eyüp İlçesi’nde bir arâziyle ödüllendirildi. Rami Çiftliği adı alan bu arâzi sonradan İstanbul'un Rami semti hâline geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapabilirsiniz.